Yakın zamandır 18 ila 24 Kasım arası “Dünya Antimikrobiyal Farkındalık Haftası” olarak kutlanmaktadır. Peki nedir bu “antimikrobiyaller ve antimikrobiyal direnç (AMD)”?
Hastalık yapan ya da yapmayan tüm bakteriler, mantarlar, virüsler, protozoonlar gibi mikroorganizmaların çoğalmasını engelleyen veya öldüren, doğal, yarı sentetik ya da sentetik maddelere antimikrobiyal madde denir. Halk arasında antibiyotik olarak bilinse de, antimikrobiyal tanımı antibiyotikleri de içeren geniş bir tanımdır.
Bilindiği üzere mikroplar (ya da mikroorganizmalar) çok küçük canlılardır. Mikrop denilince akla bakteriler, virüsler, tek hücreli parazitler ve mantarlar gelmektedir. Çoğu mikrop -dengeli bir ortamda- iyi karakterdedir ve ekolojik dengenin/hayatımızın birçok aşamasında kullanılmaktadır.
Örneğin geviş getiren hayvanların sindirim kanalında bulunan mikroplar besinlerin sindirilmesine ve emilmesine yardımcı olurlar. Toprakta yaşayan bakteriler bitkilerin azot kullanabilmesine yardımcı olurlar. Fakat bazı mikroplar insanlarda, sucul ve karasal tüm hayvanlarda ve bitkilerde hastalığa neden olurlar. Mikroorganizmanın neden olduğu hastalıklara da enfeksiyon hastalıkları denir. “Enfeksiyon hastalıklarına” (bulaşıcı hastalıklara) yol açan mikropların, hasta canlı üzerinde hafif seyirli etkilerden ölüme sonuçlanacak ciddi tablolara kadar geniş bir yelpazede faaliyetleri olabilmektedir. Hatta bazı mikroplar hem insanı hem de hayvanı hasta edebilir. Hayvandan insanlara geçebilen hastalıklara “zoonotik hastalıklar” denir. Keza bazı mikroplar bitkiler üzerinde canlı kalabilmekte ve sonuçta bu bitkiler insanlar veya hayvanlar tarafından tüketildiğinde hastalık etkenleri de vücuda alınarak hastalığa sebebiyet verebilmektedirler.
Antibiyotiğin keşfinden sonra mikroplarla savaşın altın anahtarı antimikrobiyaller olarak tavsiye edilmeye başlansa da sağlığımıza tekrar kavuşmak ve iyileşmek için “akılcı ilaç” kullanmamız gerekmektedir. Sorumlu olduğumuz tüm canlılarda antimikrobiyalleri “akılcı” bir şekilde kullanmalıyız. Bunun için antimikrobiyal kullanımını kısıtlayabilir ve düzenleyebiliriz. Bunun anlamı bu ilaçlara gerçekten ihtiyacımız olup olmadığını anlamak için hastalık etkenini belirleyip, Antimikrobiyal Duyarlılık Testi uygulayıp, önerilen ilaçları belirtilen süre ve dozda kullanmaktan geçmektedir.
Tedavide insanlarda ve hayvanlarda belirli mikroplar için birincil, ikincil ve son seçenek antimikrobiyaller bulunmaktadır. Bu şekilde antimikrobiyallere karşı dirençli mikropların çoğalmasının önüne geçmek amaçlanır. Bu yolu izlemek her zaman daha akılcıdır. Yani ilk seçeneği deneyip, gerekmedikçe sonraki aşamaya geçmemek mikroplardaki antimikrobiyal duyarlılığın kaybolmasının ve dolayısıyla ilaçlara dirençli mikropların üremesinin önüne geçerken, en zor durumlarda dahi kullanılabilecek bir seçeneğimizin (Örneğin; rezerv antibiyotikler) olmasına hizmet eder.
“Arıcılık Okulu” olarak tüm eğitimlerimizde bu konuya önem vermekteyiz. Çünkü sizlerin sağlığının hepimizin sağlığı olduğu bilincindeyiz. Arıcılarımız sağlıklı kovan ve bireyleri ile arıcılığı sürdürmek istemektedirler. Arıcıların ekonomik geçimini teminat altına almak ve yüksek kaliteli güvenilir arı ürünlerinin üretimi için “sürdürülebilir arıcılık” da önem arz etmektedir. Sürdürülebilir arıcılık gıda güvenliği ve gıda güvenilirliği açısından da önemlidir. Bununla beraber son 10 yılda dünyadaki kovan sayısının 13 milyon daha arttığını belirten Dünya Arıcılık Kongresi Komitesi (Apimondia), bu artışın arıcılıktaki hastalıkların artmasına ve beraberinde veteriner tıbbi ürün kullanımını arttıracağına da dikkat çekmektedirler.
Sürdürülebilir arıcılık açısından “iyi arıcılık uygulamaları” kapsamında biyogüvenlik önlemleri dâhil akılcı ilaç kullanımı çok önemlidir. Antimikrobiyal ilaç kullanımı arıcılıkta yasak olup, yapılan tüm çalışmalar şu an için bahse konu ilaçların gereksiz olduğunu kanıtlamaktadır. Bilinçsiz ilaç kullanımı hem peteklerimizde hem de balın muhteviyatında kalıntıya neden olmaktadır. Bu ürünleri tüketenlerde ise -doğrudan ilaç kullanmasalar dâhi- üründeki ilaç kalıntısından dolayı “antimikrobiyal direnç” şekillenebilmektedir.
Sürdürülebilir arıcılık, gıda güvenilirliği yüksek vekaliteli arı ürünlerin elde edilmesi için “akılcı ilaç” kullanımı benimsenmeli ve bu yaklaşım ile “antimikrobiyal direnç” kazanma süreci yavaşlatılmalıdır. Sanitasyon uygulamaları, iyi tarım uygulamaları ve su hijyeni çalışmalarıantimikrobiyallere olan direncin gelişimini ve yayılmasını azaltabilir.
Gelin hep beraber “antimikrobiyal direnci birlikte çözelim, kıralım”.
Kaynaklar:
https://www.fao.org/antimicrobial-resistance/background/faq/en/
Derleyen ve Çeviri: Dr. Adem TURAN