YABAN HAYATINDAN TARAF OLMAZSAK BERTARAF OLACAĞIZ

Dünyamızı milyonlarca hayvan ve bitki türü ile paylaşıyoruz. Biyolojik çeşitlilik olarak adlandırdığımız bu varoluşlar sayesinde içinde bulunduğumuz ekosistem daha yaşanabilir ve sürdürülebilir oluyor. Günümüzde, bu gerçekleri kabullenmemizin bir zorunluluk olduğu, nesli tehlike altına giren her tür ile birlikte yeniden önemini hatırlatıyor.

3 Mart Dünya Yaban Hayatı Günü de 2013 yılından bu yana yaban hayatının korunmasına dair farkındalık oluşturulmasının hedeflendiği bir gündür.

2022 yılında Dünya Yaban Hayatı Günü’nde vurgulanmak istenen konu; “Ekosistem Restorasyonu için anahtar türlerin kurtarılması” olarak belirlenmiştir.

Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) Tehdit Altındaki Türlerin Kırmızı Listesinde 9 kategori yer almaktadır. Böylelikle küresel yok olma riski yüksek olan türler belirlenmektedir. Buna göre yok olma tehdidi altında olan türler, hassas türler, nesli tehlike altında olan türler ve kritik tehdit altında olan türler sınıflandırmaları da yapılmaktadır.

Bu sınıflandırmalarda yer alan verilere göre, yaban hayatında 8.400’ den fazla fauna ve flora türü kritik derecede tehlikededir. Yine IUCN verilerinde 40.000’ den fazla türün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu bildirilmiştir. 30.000’e yakın türün ise yok olma tehdidi altında ya da savunmasız yani hassas kategorisinde olduğu görülmektedir. Bu tahminlere dayanarak da, bir milyondan fazla türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu ileri sürülmektedir.

Ülkemizde 10.000’ den fazla bitki türü, 170’ den fazla memeli türü, 470 kuş türü, 480 deniz balığı, 350 kelebek, 106 sürüngen ve 80.000′ den fazla omurgasız tür yaşamakta, bu türlerin 400 kadarının ise yok olma tehdidi altında olduğu bilinmektedir.

Bu bilgiler doğrultusunda 2022 yılı Dünya Yaban Hayatı Günü’nde ekosistemin yenilenmesi için anahtar türlerin, yani artık geri dönüşümü olmaksızın yok olmaya yüz tutmuş türlerin kurtarılmasına dair çalışmalara dikkat çekilmesi oldukça elzemdir.

Türler arasındaki ilişkilerin ve bağların tam olarak çözümlenemediğinin de farkında olarak mutlaka her canlının ekosistemde bir görevi, dolayısıyla varlığının önemi olduğunu kabul ederek yaban hayatındaki türlerin korunması için alınması gereken önlemler uygulamaya konulmalıdır.

Ülkemizde yaban hayatı koruma faaliyetleri ilgili Bakanlıklar tarafından yürütülmektedir. Ancak temelde konunun öneminin tüm kamuoyu tarafından anlaşılması gerekmektedir. Herkes birey olarak yaban hayatındaki türlere saygı duyması gerektiğini bilmelidir. Çünkü sadece mevzuat uygulayıcıları değil bireyler olarak hepimiz ekosistemimiz için sorumluluklarımızı yerine getirmeli ve tarafımızı seçmeliyiz.

Doğada yaptığımız yürüyüş, piknik vb. etkinlikler sırasında ve sonrasında yaban hayatına zarar verecek eylemlerden kaçınmalıyız. Çöplerimizin özellikle yaban hayvanları için ölümcül olduğunu unutmamalıyız.

Yerleşim yerlerini planlarken birey olarak doğa manzaralı konut taleplerimizin neden olduğu tahribatların sorumluluğunu almalı, tercihlerimizi çevreye ve doğal yaşama saygılı yapılardan yana kullanmalıyız. Özellikle artan insan nüfusuna istinaden yol vb. ihtiyaçları oluştururken yaban hayatını ve arazideki türleri dikkate alarak çalışmaların yapılması gerektiğini tüm ilgili kurumlara hatırlatmalıyız. Daha çok ekolojik köprü, daha çok korunan alan, daha çok milli park, daha çok yaban hayatı koruma ve geliştirme sahası, daha etkili korunan sulak alanlar konusunda yasa koyuculardan taleplerimizi hep gündemde tutmalıyız. Korunan alanların varlığı ve artırılması yönündeki çalışmaları desteklemeli, kamuoyu olarak bu amaca hizmet eden çalışmaların sermaye karşısında mağdur olmaması için katkı koymalıyız.

Yaban hayatındaki tüm canlıların yaşama hakkına saygı duyarak, turizm amaçlı etkinliklerden yaban hayatına zarar vererek yürütülenlere karşı tepkimizi koymanın da ekosistemi korumak adına önemli olduğunun farkında olmalıyız. Yaban hayvanlarına yönelik her türlü ticari faaliyetin uluslararası yasalar kapsamında kontrol altında tutulması için de tüm kurumların duyarlı olmasını talep etmeliyiz.

Yaralı bir yaban hayvanı ile karşılaştığımızda ya da yavru bir yaban hayvanına rastladığımızda onun için en doğru uygulamanın ne olduğu konusunda doğru bilgiye sahip olmalı ve ilgili kurumlardan yardım almalıyız.

Tarım arazilerinde bilinçsizce kullanılan ilaçlar, sanayi ve endüstriyel atıkların uygun olarak bertaraf edilmemesi gibi duyarsız kaldığımız ve doğal yaşam alanlarının yok olmasına neden olan her faaliyet bu alanlardaki türlerin de yok olmasına neden olmaktadır.

Yaban hayatı kaynaklı zoonozların da en son örneği olan COVID 19 Pandemisi ile insanlığa verdiği zararları düşündüğümüzde türler arasında barışçıl ve yapıcı faaliyetlerin ve türlerin sağlıklı yaşamlarını sağlayacak sağlıklı ekosistemin kurulması hepimizin tek derdi ve önceliği olmalıdır.

Veteriner Hekimler olarak günümüz teknolojisi ve bilimsel çalışmalarının ışığında ve geçmiş kuşaklarımızın öğretileri doğrultusunda yaban hayatına dair tüm unsurların korunması da mesleki görevimizdir. Bu açıdan 3 Mart Dünya Yaban Hayatı Gününe dair farkındalık oluşmasını önemsiyoruz.

Bugünden itibaren yaban hayatı koruma faaliyetlerinde anahtarımız; Ekosistemin Restorasyonu ve sürdürülebilir yaşamın sağlanması için tüm türlerin varlığını doğal denge çerçevesinde sürdürülebilir kılmak olmalıdır. Yok ettiğimiz her türle yok oluşumuzu hızlandırdığımızı, yaban hayatından taraf olmazsak sonunda bertaraf olacağımızı unutmamalıyız.

Ali EROĞLU
TVHB Merkez Konseyi Başkanı