Hekimlik nasıl oldu da bu hale düşürüldü?

Hekim, hakim ve hakem “HİKMET” den gelen güçlü terimlerdir. Prof. Dr. Sinan Canan’ın “Hekim, hakim, hakem, tekrarı olmayan konularda muhakeme yürütüp hüküm veren meslek erbabıdır. Doğru karar verecek bilgi, içtihat yapacak bilgelik ve tarafsızlığını koruyacak ahlak sahibi olan kişiler” olarak ifade ettiği çok güzel bir tanımlaması var.

Gerçekten de bizlerin önüne gelen hiçbir vaka ya da olgu birbirinin aynısı değil. Bir olguda rutinde yaptığımız bir işlemi hastadaki bireysel farklılıklardan dolayı yapmayabiliriz. Bilgi ve deneyimlerimiz, hekimlik inisiyatifimizi kullanabilmenin verdiği güç ile hızlı ve analitik karar vermeye dönüşür ve hayatlar kurtarabiliriz. Bu yüzdende hekimler hikmet sahibi kişilerdir.

Peki, böylesi bir meslek nasıl oldu da amiyane tabir ile şamar oğlanına döndü?

Sağlığı ticarileştirmek isteyenler, önlerindeki en büyük engel olan hekimi, kendine köle haline getirmekte çareyi buldular.

Önce bazı medya kuruluşları hekimliği değersizleştirecek haberleri yaymak için özel olarak görevlendirildi. Sözde yanlış tedavi haberleri kamuoyuna usul usul verildi. Kimi hekimler adeta bunların değirmenine su taşıyarak, medyatik olmak adına diğer meslektaşlarının önerilerinin yanlış olduğunu görsel ve yazılı basında dillendirdi. Hekimin verdiği kararlar kamuoyunda tartışılır hale getirildi.

Bir yanda “sağlıkta reform” adı altında hekimler muayenehanelerini kapatmak zorunda kalarak özel sektörün kollarına bırakılırken, bir yanda da sağlık bir piyasa haline getirilmeye başlandı.

Yaşamak için sağlıklı olmak anlayışı sağlıklı olmak için yaşamak haline geldi.

Kapitalizmin körüklemesi ile televizyon, sosyal medya, basın yolu ile  “sağlıklı yaşam endüstrisi” bir çılgınlığa döndü. Tıp dünyasında tıbbileştirme olarak adlandırılan; eskiden hastalık olarak adlandırılmayan hayatın olağan akışında yaşanan birçok durum (menopoz, ergenlik gibi) hastalık olarak nitelendirildi. İnsanların sağlıklı olabilmek adına sağlık hizmetlerine olan talebi arttırıldı.

Hekimler sermayedarın emrinde köleleştirilirken performans adı altında ne kadar para kazandırıldığına göre derecelendirildi.

Bir yandan tıpta uzmanlık “daha daha uzmanlık” halini alarak hekimin kendi başına mesleğini icra etmesinin önü kapandı.

Kocaman bir endüstri haline getirilen sağlıktan daha da para kazanabilmek için hekimleri değersizleştirmek ve sermayedarı kölesi haline getirmek yetmezdi tabi. Kapitalizm kimi sigorta şirketleri ile hem devletin kasasından kendi cebini dolduruyor hemde mesleki hata sigortaları ile hekimi cendereye alıyordu. Sonunda beşeri hekimler riskli vakalara müdahale etmemeye, uzmanlık tercihlerinde dermatoloji gibi daha risksiz alanları tercih etmeye başladı.

Sonuç olarak;

Hekimlik inisiyatifi sermayenin elinde can çekişir duruma düşürüldü.

Sağlık ticarileşti.

Hekim değersizleştirildi.

Hekimlerin can verdikleri canlarını alır hale geldi.

Beşeri hekimlikte yaşanılmış bu süreç aslında göstere göstere geldi.

Aynı senaryo veteriner hekimlikte de oynanıyor. Tarih tekerrür ediyor.

Hekimlik topyekün bitirilmeye çalışılıyor.

Biz veteriner hekimler sağlık sınıfı haklarından mahrum edilmemize çok haklı bir şekilde hep beraber ses yükseltiyoruz. Peki, bu gidişe dur demek içinde hep beraber ses yükseltecek miyiz?

Yeter ki hep beraber davranalım! Alamayacağımız hakkımız, durduramayacağımız tehlike yok.