Kumsal kertenkelesi (Acanthodactylus schreiberi)

Kumsal kertenkelesi (Acanthodactylus schreiberi), eski adıyla İskenderun kertenkelesi, yerel halk tarafından Kestenkele veya Elöpen olarak isimlendirilmekte ve oldukça sınırlı bir dağılış alanı göstermektedir. Dünya üzerinde dağılış gösterdiği yerler Kıbrıs, Türkiye, İsrail ve Lübnan’dır. Ülkemizde ise tek bir bölgede, Burnaz Sahili’nde yer alan kumluk alanlarda bulunmakta ve burada da kesikli bir dağılış göstermektedir. Ancak ne yazık ki bu bölge sanayileşme tehdidi altındadır ve dolayısıyla Türkiye’deki popülasyonunun yok olmaması için bu türü sürekli bir yerden başka bir yere taşımak gerekmektedir.

Fotoğraf – Biyolog Mehmet Gül

Bu sevimli kertenkele; habitatlarının ciddi şekilde parçalanmış olması, dağılım alanlarının ve alt popülasyon sayısının az olması, yerleşim alanlarının boyutunda ve kalitesinde sürekli bir azalma olması gibi çeşitli nedenlerden dolayı IUCN Kırmızı Listesinde tehdit altında (EN/Endangered) olarak sınıflandırılmaktadır. Bern Sözleşmesi’ne göre ise Ek-II Listesinde bulunmaktadır. Ayrıca habitat tahribatı ve bozulmasından dolayı, son üç kuşakta (12 yılda) %50’den fazla olduğu tahmin edilen ciddi bir nüfus düşüşü yaşamıştır.

Bu kertenkele türünün dağılış gösterdiği alanlar deniz kenarına yakın, ancak gelgit sahası dışında otsu ve çalımsı bitkiler ile örtülü kumluk habitatlardır. Ülkemizdeki popülasyonu seyrek bitkili ve kumlu biyotopları tercih etmektedir.

Kumsal kertenkelelerinin başlıca besin kaynağını böcekler (özellikle çekirgeler, yarımkanatlılar ile çok sayıda peygamber devesi) ve bunlara ait gelişim safhaları oluşturmaktadır.

Fotoğraf – Biyolog Mehmet Gül

Soğukkanlı (poikiloterm) olan bu canlılar, hava sıcaklıklarının düşmesi ile birlikte Ekim-Kasım ayları gibi kış uykusuna (hibernasyon) geçerler. Mart-Nisan ayları içerisinde havaların ısınmaya başlaması ile tekrardan kış uykusundan uyanırlar. Böylelikle Mart-Nisan aylarında üreme dönemleri başlar ve bu dönem Haziran ayının ortalarına kadar devam eder. Üreme dönemlerinde, erkek bireylerinin kuyruk altı kırmızıyken dişi bireylerin kuyruk altı fıstık yeşili bir renktedir. Üreme döneminin sonlanmasıyla, iki cinsiyette de kuyruk altındaki bu renkler kaybolmaya/azalmaya başlar. Dişi kumsal kertenkeleleri bu üreme döneminin sonunda, eliptik şekilli 2-3 yumurta bırakmaktadır. Eylül ayı içerisinde bu yumurtalardan yavru (juvenil) kertenkeleler çıkar ve bu yavrular kış uykusuna girmeden önce yeterince beslenebilmek amacıyla aktif bir şekilde besin ararlar. Dolayısıyla Eylül ayında, juvenil bireylerin erginlere oranla daha aktif oldukları dikkat çekmektedir. Ergin kertenkelelerde sırt yeşilimsi gri ve koyu kahverengiyken, gençlerin sırtında ise uzunlamasına 7-8 sarımsı gri renkte çizgi bulunmaktadır, gençlerde daha belirgin olan bu renk ve desen yaş ilerledikçe kaybolmaktadır. Yetişkinlerin boyu 20-25 cm civarındadır.

Olası bir tehlike ya da yırtıcıdan kaçarken yorulduklarında, renk ve desenleri sayesinde kumsu zemin üzerinde kamufle olarak duraksarlar, kumu eşeleyerek gömülürler veya yakınlardaki bir bitki grubunun dip kısmında yer alan önceden mevcut bir yuva tüneline girerler, ayrıca bazı bireyler korkutma davranışı sergileyebilirler.

Ne yazık ki çevresel sorunlardan dolayı kumsal kertenkelesinin ülkemizdeki popülasyonu etkilenmekte, günden güne popülasyon yoğunluğu ve dağılış alanları azalmaktadır. Bu durumda türün ülkemizdeki tek dağılış alanının ortadan kalkmasına ve belki de yok olmasına sebep olabilecek bir tehlike arz etmektedir. Dolayısıyla ülkemizde dağılış gösteren bu güzel türün doğal popülasyonlarının korunması gerekliliği giderek artmaktadır. Ülkemizde, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2015-2020 yıları arasında 5 yıllık bir süreyi kapsayan “İskenderun Kertenkelesi (Acanthodactylus schreiberi) Tür Eylem Planı” dışında bu kertenkeleleri korumaya yönelik herhangi bir çalışma yapılmamıştır.

Fotoğraf – Biyolog Mehmet Gül

Kumsal kertenkelelerinin karşı karşıya kaldıkları en büyük tehditler; HES çalışmaları, yaşam alanlarının tarım alanına dönüştürülmesi, termik santraller, taş ocakları, yol yapım çalışmaları, kaçak yapılaşma gibi habitat tahribatına sebep olan çalışmalardır. Bu tehditlerin yanında daha bir çok önemli tehdit ile karşı karşıyadırlar, bunlardan bazıları şunlardır:
•Anız yangınları
•Üreme alanlarına yakın bölgelerde kimyasal ilaçların kullanılması
•Dalgaların sahile getirdiği atıklardan ve günübirlik ziyaretçilerden kaynaklanan kirlilik, evsel atıklar
•Moloz yığınlarının alana dökülmesi sonucu yaşam alanlarının bozulması
•Şehirleşme baskısı
•Otlatma baskısı
•Türün yaşam alanlarının hasat alanı olarak kullanılması
•Türün yaşam alanlarında motorlu taşıtlar ile gezilmesi
•Bilimsel amaç ile gereğinden fazla birey toplanması
•Üreme döneminde türe verilen rahatsızlık
•Yöre halkının türün önemi hakkında yeterince bilgi sahibi olmaması
•Bölgede bulunan kumların, yasak olmasına rağmen, iş makineleri ile alınıp kamyonlarla taşınması ve buna bağlı olarak hem yuvalarının ve hem de bireylerinin zarar görmesi

Bu yazıyı yazarken değerli bilgilerini ve fotoğrafladığı kareleri bizler ile paylaşan Biyolog Mehmet Gül‘e en içten şekilde teşekkür ederim.

Kaynak
https://dergipark.org.tr/en/pub/biodicon/issue/59577/857440
https://www.google.com/amp/s/docplayer.biz.tr/amp/19613174-T-c-orman-ve-su-isleri-bakanligi.html
https://www.iucnredlist.org/species/61462/12489118#threats
http://www.turkherptil.org/IcerikDetay.asp?IcerikKatId=&TurId=487