Meralar ve ormanlar yok olursa yeni afetler kapıda demektir

Resmi Gazetede 24 Şubat 2023 tarihinde yayınlanan 126 numaralı “Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” ile 25/2/1998 tarihli, 4342 sayılı Mera Kanunu ile 31/8/1956 tarihli, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun ek 16. maddesinde belirtilen alanların kullanılabileceği bildirilmektedir. Türk Veteriner Hekimleri Birliğinin bu konu hakkında yaptığı basın açıklaması şu şekilde;

Hayvan yetiştiriciliğinde maliyetlerin yüzde 70’i yem giderleridir. Ülkemizde hayvancılıkta kullanılan yem kaynaklarının azalması ve yemin önemli ölçüde dışa bağımlı hale gelmesi neticesinde hayvan yetiştiriciliğinde maliyetler çok fazla artmıştır ve bu nedenle süt inekleri kesime gittiği bilinmektedir. Bu nedenle, süt üretimi günden güne azaldığı gibi, ineklerden doğacak olan besilik dana sayısı da azalmakta ve kırmızı et açığı da giderek  büyümektedir.

Bu sorunların çözülmesi amacıyla ilk yapılması gereken, hayvanların yem ihtiyacının daha nitelikli ve ekonomik olması için mera alanlarının arttırılması ve ıslah edilmesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıllarda 44 milyon hektar olan mera alanları, bugün 14 milyon hektarın altına inmiştir. Son yıllarda çıkan mera alanları ile ilgili yasalar ve özellikle köylerin mahalleye dönüştürülmesini içeren, bazı illerin büyükşehir kapsamına alındığı 6360 sayılı yasa ile mera, yayla, kışlak gibi köyün ortak malı olan alanların nasıl kullanılacağı tartışmalı hale gelmiştir. Geçmişte bitkisel tarıma açılma ile azalan mera alanlarının bugün, bütün diğer yeşil alanlar gibi, vahşi bir yapılaşma ve rant tehdidiyle karşı karşıya kalması söz konusudur.

126 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ise mera alanlarını açıkça yapılaşmaya açmaktadır. Pandemi ile gıda konusunda öz kaynakların önemi bu denli ortaya çıkmışken mera alanlarının geri dönüşümsüz şekilde yok edilmesi büyük bir yanlıştır. Bu tutum Türkiye’nin hayvancılık alanındaki sorunlarının daha da çözümsüz hale gelmesini beraberinde getirecektir. Depremden ağır şekilde etkilenen bölge, Türkiye’nin en önemli tarım ve hayvancılık alanlarındandır. Yerleşim alanlarının, bölgenin tarımsal özelliğini kaybettirmeyecek şekilde düzenlenmesi gereklidir. Tarımsal alanların, meraların ve orman alanlarının yapılaşmaya açılmasının ne kadar zararlı ve geri dönüşümü mümkün olmayan etkilerinin olduğunu anlamak için Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırladığı Kamu Spotlarını izlemek yeterli olacaktır.

Meralarla birlikte, ormanların da yok edilmesi ile iklim krizinin etkileri daha derinden hissedilmekle kalmayacak, ekolojik dengenin bozulması, doğal hayatın ev sahipleri olan yaban hayvanlarının yaşam alanlarının işgal edilmesi ile yaban hayvanları ve bitkilerin endemik türleri dahil yok olması, hayvandan insana geçen hastalıklara karşı bariyerin ortadan kalkması ile telafisi mümkün olmayan sonuçları da beraberinde getirecektir.

Bu da yeni afetler demektir…

Türkiye’nin mera ve orman alanlarının, yapılaşmaya ve ranta açılması yoluyla, “afetin fırsata dönüştürülmesi” riski görülmeli ve bu yanlıştan derhal dönülmelidir.

Bölge insanının bir an önce yeniden tarım ve hayvancılık yapmasının teşvik edilmesi, üretime döndürülmesi ve böylece göç etmesinin önüne geçilmesi gereklidir.

Bu amaçla, bölgede afet sonrası dönemde, tarım ve hayvancılığın yeniden yapılandırılması, disiplinlerarası bir çalışma ile ele alınmalı, bu kapsamda da kooperatifleşme mutlaka düşünülmelidir.  Kooperatif mülkiyetinde, ortaklar et-süt işletmeleri olarak, sanayi ile entegre yapılar oluşturmalıdır. Bölgenin hayvancılık açısından potansiyelinin yüksek olması meraya olan ihtiyacı arttırmaktadır.

Afet sonrası bölgenin yeniden yapılandırılması, refahın artırılması ve kırsal ekonominin tekrar canlandırılmasında hayvancılık ve ilgili alanların önemli ekonomik fonksiyonlarının olduğu unutulmamalıdır.

Haber: Türk Veteriner Hekimleri Birliği