Hedefleri Aşı Üretmek Olan Bilim Şehitlerimiz ve Ruam

Editörlüğünü Dr. Tuncay Yılmazer‘in yaptığı Gelibolu’yu Anlamak http://www.geliboluyuanlamak.com/ sitesinde Çanakkale Savaşı başta olmak üzere Birinci Dünya Savaşı ile ilgili birçok araştırmayı severek okuyabilirsiniz. Veteriner Hekim Erol Kabil’de Gelibolu’yu Anlamak sitesinde veteriner hekimlik mesleğine dair çok güzel yazılar kaleme aldı. Dr. Tuncay Yılmazer ve Veteriner Hekim Erol Kabil’in izinleriyle veteriner hekimlik mesleğiyle ilgili bazı önemli araştırma makalelerini sizlerle buluşturuyoruz.

Hedefleri Aşı Üretmek Olan Bilim Şehitlerimiz ve Ruam

Bakterilerin salgın ölümcül hastalıklara neden olduğunun keşfedilmesi ve biyolojik silah olarak kullanılmalarına dair yazımız “I. Dünya Savaşı’nda Silah Olarak Kullanılan Hastalık; Ruam*” başlıklı makale ile yayımlanmıştı. Bu yazının ikinci bölümü olarak hastalığın Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi bilimine yansımalarını anlatmaya çalışacağız.

I. Dünya Savaşı’nda Almanların bakterileri biyolojik silah olarak kullanılmalarının Osmanlı Devleti’nin bilgisi olup olmadığına dair herhangi bir veri bulunmamakla birlikte, ruam hastalığı, Balkan ve I. Dünya Savaşı yıllarında ordunun ve halkın kullandığı hayvanlarda yaygın olarak görülmekteydi. Bu nedenle, hastalıkla mücadele dönemin bilim insanları tarafından da önemsenmiştir. Savaş öncesi yıllarda az da olsa yapılabilen bilimsel çalışmalar,1–4 Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanması ve işgal yıllarının başlamasıyla durağanlaşmıştı. Mütareke döneminde yaşanan bilimsel durağanlık işgal yıllarının bitmesi ve Cumhuriyetin ilanı ile ivme kazanmıştır.4–7

19.yy sonu 20.yy. başlarında Dünya’nın değişik yerlerindeki bilim insanları ruam hastalığına çare üretmek için çalışmalar yapmışlardır. Ancak,  bu çalışmaları yapan insanların çoğu ruam hastalığına yakalanarak vefat etmiştir. Bu bilim insanlarının en önden gelenleri mallein** ayıracını keşfeden Rus bilim adamları Kalning ve Helmann keşiflerinden bir yıl sonra ruama yakalanarak vefat etmiştir. Ardından, Çekoslovakya-Prag’da laboratuvarda ruam etkeniyle çalışan Pompeo Gotti ve iki asistanı da ruama yakalanarak vefat etmişlerdir. Yine, Çekoslovakya-Bruen şehrinde Veteriner Fakültesinde ruam üzerine çalışma yapan Darneck hastalığa yakalanmış, hastalık eşine de bulaşmış eşiyle birlikte vefat etmişlerdir. Darneck’in otopsisini yapan Dr. Ulrech de ruama yakalanarak vefat etmiştir. Bu ölümlerin en sarsıcı olanlarından biride dönemin tanınmış bakteriyologlarından olan Roux’un Pasteur Enstitüsü’nde çalışan yeğeni Momont, mallein üzerine çalışırken ruama yakalanarak vefat etmesi olmuştur. Bu vefatlar bilim dünyası tarafından duyulmuş hastalığın bulaşıcı ve öldürücü niteliği nedeniyle; bilim insanları ruam çalışmalarından kaçınmaktaydı.8  Osman Nur Eralp ve öğrencileri Ahmet, Hüdai ve Yüzbaşı Kemal Cemil Beyler bu yaşanmışlıkları bilerek konu ile ilgili çalışmaktan çekinmemişlerdir.

1. OSMANLI DEVLETİ- VE GENÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDE RUAM ÇALIŞMALARI

Osmanlıda imparatorluğunda bakteriyoloji konusundaki ilerlemeler Pasteur’un çalışmalarının etkisiyle hızlanmış, Bu gelişmelere paralel olarak Bakteriyolojihane-i Osman-i İstanbul’da kurulmuştur. Bunun yanında sivil veteriner okulunun kurulmasına paralel olarak okula hoca yetiştirilmek üzere öğrenciler Alfort veteriner okuluna gönderilmiştir. Alfort veteriner okulununum hocaları aynı zamanda Pasteur Enstitüsünde ders verdiğinden bu öğrencilerden bazıları Pasteur Enstitüsündeki çalışmalara da katılmışlardır.  Yurda dönen bu öğrenciler bakteriyoloji kurumları ve okullardaki müfredatı yeniden düzenlemişlerdir. Bu kurumlardaki çalışmalar savaşlardan etkilense de çalışmalarını kesintisiz sürdürmüşlerdir3,9,10.

Balkan ve I. Dünya Savaşı’nda konu ile ilgili bilimsel çalışmaların çoğu askeri ve sivil bakteriyoloji hanelerde yapılmıştır. Bu çalışmalar ağırlıklı olarak hastalığın teşhis edilmesi ve mallein üretimine yönelik olmuştur. İlerleyen dönemlerde de bu çalışmalar devam etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde konu ile ilgili ilk telif eser Rıza İsmaillin 1917 yılında yayınladığı 44 sayfalık “Ruam‘da Teşhis-i Masl Usülleri” kitabı olmuştur.11 Cumhuriyet döneminde bilimsel faaliyetler artmış, hastalığa ilişkin teşhis, tedavi ve mücadele konularını içeren bilimsel araştırmaların bir kısmı çeşitli veteriner ve tıp dergilerinde yayımlanmıştır. Buna çalışmalar, 1923-1999 yılları arasında toplam 74 makale saptanmış olup bu çalışmaların özellikle 1923-1950 yılları arasında yoğunlaştığı belirlenmiştir.4

1.1. Veteriner Hekim Osman Nuri Eralp’ın Çalışmaları

Resim-1: Osman Nuri Eralp12

Ruam hastalığı ile ilgili kısıtlı sayıda bilim insanının yaptığı çalışmalarda; bakteriyolojik araştırmalar ve hastalık teşhisinde kullanılan malleinin hazırlanmasına önem verilmiştir. Bu çalışmaları yapanların öncüsü Askerî Veteriner Hekim ve Bakteriyolog Osman Nuri Eralp (1877-1940) olmuştur (Resim-1).12,13 Eralp, Askerî Baytar Tatbikat Mektebindeki görevi sırasında asistanları Veteriner Hekim Ahmet Bey (1890-1928) ve Veteriner Hekim Hüdai Bey (1900-1928) ile beraber ruam hastalığı üzerinde uzun yıllar çalışmıştır.4,14–16 Eralp ruam hakkındaki çalışmalarına 1904 yılında başlamıştır.14 Osman Nuri Bey, ruamla ilgili çalışmalara başlamasını Ahmet Bey’in cenaze töreninde yaptığı konuşmada şu şekilde anlatmıştır.6

“Öteden beri ruama aşı serum hazırlamak için düşünürdüm. Buna ilk önce bundan 24 yıl evvel (1904)  bakteriyoloji hanede dana üzerinde başladım. Danaya canlı ruam kültürünü yavaş yavaş artırarak devam ettim. Fakat dana bu kültürlerden bir etki göstermedi. Zerk yerlerinde kendi kendine iyi olan apseler husule geldi. Danaya 1 Litre kadar ruam kültürü verdiğim halde serumda ne koruyucu ne kurtarıcı bir kudret göremedim. Bunun üzerine danayı bıraktım.

1914 de merkep üzerine deneye döndüm. Fakat merkebe canlı kültürü vermek mümkün değildi. Hayvan tabi derhal akut ruamdan ölecek, Bunun için 60 derecede öldürülüş ruam kültürü zerkine başlamıştım. Bir litre verdikten sonra serumu inceledim. Sonuç yine menfi.

Nihayet Ahmet ile yeniden büyük çaplı deneylere başladık. İki yıl devamla, Ahmet ruamın merkepte, beygirde, danada, tavşan, kobaylarda aşı serum elde etmek için çırpındı Bu deneylerde ölen hayvanların incelemelerini azmi bey üzerine almıştı. Bu suretle Tahsin ve azmi beylerin çalışmaları unutulmamalıdır.”

Bu çalışmalar sırasında Binbaşı Ahmet ve Yüzbaşı Hüdai Bey, Askerî Veteriner Tatbikat Okulunda ruamlı bir kısraktan hazırladıkları saf ruam kültürü üzerinde çalışırlarken hastalığa yakalanarak üç gün arayla vefat etmişlerdir. Yaptıkları çalışmalar ölümlerinin ardından yayımlanmıştır1,4

Ankara Etlik Aşı ve Serum Evinde Ahmet Bey’in asistanı olan Kemal Cemil Bey (1902-1934), Ahmet ve Hüdai Beylerin vefatından iki yıl sonra ilk müdürü Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün’ün katkı ve destekleriyle ruam hastalığı üzerine çalışma yapmak üzere Pasteur Enstitüsüne gönderilmiştir.14 Enstitüde Prof. Dr. René Legroux’un yanında konuyla ilgili araştırmalarını sürdürmüş, bu çalışmaları sırasında ruam hastalığına yakalanarak 1934 yılında vefat etmiştir. (Resim-2)4,8,14,16,16–20

1.1.1 Veteriner Hekim Yüzbaşı Hüdai Bey

Resim 2:  Yüzbaşı Hüdai Bey (Resim; Abdullah Özen)

İstanbul’da 1900 yılında doğan Hüdai   Bey, 1920 Yılında Askeri Veteriner Okulu’ nu bitirmiştir. Bir yıl Askeri Veteriner Uygulama Okulunda staj yaptıktan sonra Kurtuluş Savaşına katılmak için Anadolu’ya geçerek çeşitli birliklerde görev yapmıştır.  Ankara’ da Etlik Askeri Aşı ve Serum Evi’nde açılan kursa katılmış ve kursu birincilikle bitirmiştir. Yüzbaşı  rütbesiyle Erzurum Askeri Bakteriyolojihanesi bakteriyolokluğu görevine başlamış ve daha sonra 1926 yılında açılan ihtisas sınavını kazanarak Askeri Veteriner Uygulama Okulu Bakteriyoloji asistanlığına atandı. Burada Binbaşı Ahmet Bey ile ruam üzerindeki çalışmalara katıldı. Çalışmalar esnasında ruam hastalığına yakalanarak 31 Mart 1928 tarihinde şehit olmuş ve Eyüp mezarlığına defnedilmiştir.(Resim-3) 4,6,12,15,18,20

Hüdai bey, bir meslektaşına yazdığı 12 Mart 1928 tarihli mektubunda “Acaba Ruama mı yakalandık? Ahmet Hocaya bir şey söyleyemiyorum. Bir şeye yanmam, yüzüp de sonuna getirdiğimiz işin kalmasından, bütün emeklerimizin bir hiç olmasından korkuyorum” diyordu.20

Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsünde Ruam konusunda detaylı çalışmalar ve yayınlar yapan Nail Uçar, Ahmet, Hüdai ve Kemal Cemil Beyler hakkında geniş bilgileri vermiştir. Uçar, Hüdai Bey’in cenaze törenini hakkında bilgileri aşağıdaki gibidir.6

“…Hüdai Bey, çalışmalarda alınan bütün önlemler ile  tüm dikkatli uygulamalara karşın  bulaşmanın önüne   geçilemeyerek   31   Mart 1928 tarihinde    yaşama   gözlerini  yummuştur.

Hüdai Bey’in cenaze töreni 1 Nisan 1928 günü İstanbul’da mevcut olan veteriner, doktor, aydınlar, bir tören kıtası, 1 Tümen Bandosu ve muhtelif kurumların çelenkleri Haydarpaşa bulaşık Hastalıklar Hastanesinde Albayrağ’a sarılı bir tabutun önünde toplanmış bulunuyorlardı. Hocası Osman Nuri Eralp herkesi ağlatan bir konuşma yapmış, bundan sonra cenazesi Askeri Veteriner Tatbikat Okulu’nun bahçesine getirilmiş orada kırmızı çelenklerle çevrili masaya konulmuştur.

Evvela okul müdürü Albay Bekir Fuat Bey gözyaşlarını tutamayarak konuşmuştur, bu konuşmadan sonra Hüdai’nin laboratuvar arkadaşı Veteriner Binbaşı İbrahim Bey arkadaşlarının gururla acılarını paylaşırken o tarihte ruamın ne demek olduğunu şu sözlerle canlandırmıştır.”

“Baylar, dayanılmaz acılarla seyreden bu korkunç hastalıktan ne yazık ki, insan ancak ölümle kurtarıyor.”

     …

Konuşmaların ardından tören kıtası Tıp Fakültesinin önüne getirilmiş, Na’aşı burada Tıp Öğrencileri Birliği ve Tıp Fakültesi Dekanı ve akademik personel tarafından karşılanmıştır. Askeri Tıbbiye Öğrencisi Nazım Ahmet Bey burada heyecanlı bir konuşma yapmıştır. Bu törenden sonra Mülkiye Baytar Mektebi’ne getirilmiş burada da tören yapılmıştır…

Yapılan törenlerin ardından 1.Tümen’in tören kıt’ası polis müfrezesi ve halkın gözyaşları arasında İstimpotlarla araba iskelesinden Ayvansaray’a doğru hareket etmişlerdir. Burada bir askeri Kıta Davutpaşa Ortaokulu öğrencileri ve halk aziz şehidi karşılamışlardır. Nihayet bu hazin hatıra, 1928 yılı baharının yeşerdiği anavatan topraklarına Eyüp Sultan’da verilmiştir.”

Resim-3: Hüdai Bey’in Eyüp mezarlığındaki,  kabri ve başucundaki ki mermer levhaya (sağ resim) (Mermer levhada yazılanlar: Fen ve vazife kurbanı, Askeri Baytar Tatbikat Mektebi Bakteriyolog Yüzbaşısı Merhum Hüdai Bey’in meslektaşlarının Tarihî şahidi bir hatırası Sene:1928).(Resim Nidayı Sevim)

 1.1.2 Veteriner Hekim Binbaşı Ahmet Bey

Resim-4: Binbaşı Ahmet Bey (Resim; Abdullah Özen)

Bnb. Ahmet daha okul sıralarında ruamla ilgilenmeğe başlamıştı bu yüzden arkadaşları ona “Ruam Ahmet” adını vermişlerdi. Balkan Harbinden dönen ordu hayvanları Selimiye Kışlasına alınmıştı. O zamanlar Selimiye Kışlasının Hayvan Revirleri Askeri Veteriner Okulunun klinikleri olarak kullanılıyordu. Bu Hayvan revirlerindeki ruam olaylarının çokluğu ve ortaya koyduğu acıklı durum Bnb. Ahmet’ in ruam üzerinde  çalışma kararını vermesine en etkili sebeplerden birisini oluşturmuştur.

1306 (1890)’da Konya’da   doğdu. 1912 yılında Askeri  Veteriner Okulu’ndan mezun  oldu ve Balkan   Savaşına katıldı. 1914 yılında Askeri Veteriner Okulu Bakteriyoloji asistanlığına atandı. I. Dünya Savaşı çıkınca Çanakkale ve II. Kafkas Orduları Grup Komutanlığı Karargah Veteriner Hekimliği ile Şark Cephesinde görev aldı. 5 Şubat 1919 tarihinde Askeri Veteriner Okulu Bakteriyoloji Laboratuvar Şefliğine atandı. Askeri   ve Sivil Veteriner    Okullarının    birleştirilmesiyle oluşturulan Yüksek Veteriner Okulunda   Bakteriyoloji ve Bulaşıcı Hastalıklar muallimliği, aynı zamanda  Askeri Veteriner Uygulama Okulunda ise Bakteriyoloji Muallim Muavinliği görevine başladı. Kurtuluş Savaşına katılmak üzere Anadolu’ ya geçti. “Konya Askeri Bakteriyoloji Kurumu” nu kurarak bir yıl müdürlüğünü  yaptı, bir yıl sonra Askeri Veteriner Uygulama Okulundaki eski görevine döndü ve yaşamının sonuna dek bu kurumdaki görevini sürdürdü.20 Çalışmaları sırasında ruam mikrobu kendisine de bulaşmış ve 2 Nisan 1928 tarihinde şehit olmuş ve Karacaahmet mezarlığında defnedilmiştir.(Resim-6) 4,8,20,18

Uçar, Ahmet Bey’in cenaze törenini şöyle anlatmıştır:2

“3 Nisan 1928 günü daha Hüdai’nin bıraktığı acılar, gözyaşı dinmeden Ahmet’in Albayrağ’a sarılı tabutuna bütün aydınlar sarılarak, aynı törenle Karacaahmet’te toprağa verildi.

Hocası Osman Nuri Eralp en çok sevdiği asistanı hakkında heyecandan ve hüzünden konuşamamış,  Mülkiye Veteriner Okulu Müdürü Mehmet Halit Civelekoğlu şehidin karakterini şu sözlerle belirtmiştir.

Ahlak ve doğruluğundan bir meşalesi gibi herkesin önünde ilk göze çarpan başlıca niteliklerindendi. Bunu ilk öğretmeni Osman Nuri Sezdi.  Dünya Savaşının en buhranlı anlarında bir gün Osman Nuri bana, oğlum Ahmet her şeydir. Türk’ün bilgi anlamındaki başarısını gösterecek bir örnektir, O’nu bu yuvaya alalım dedi. Okulun bulaşık hastalıklar öğretmeni Hasan Tahsin, Bakteriyoloji Seroloji Mütehassıslarından Binbaşı Süreyya Tahsin Aygün birer konuşma yapmışlardır. Ardından Fahrettin Kerim (Gökay) kalplere dolan bu sessiz sükûttun anlamını şu sözlerle dile getirmişlerdir.

Fahrettin Kerim’den özetler: “…Hala görüyoruz ki, birçok hastalık karşısında elimiz bağlıdır. Büyük şehit bunu sende biliyordun. Hastalandığında korkunç sonucu bizzat etrafına söylüyordun. Yalnız veteriner hekimlere değil, hekimliğin dünyası da acı içindedir. Çünkü bakteriyoloji tıbbın esaslarındandır…”

1.1.3 Dr. Veteriner Hekim Yüzbaşı Kemal Cemil Bey

Resim 5: Yüzbaşı Kemal Cemil Bey (Resim; Abdullah Özen)

1902  yılında  doğmuştur. Öğrenimini İstanbul’ da sürdürürken Kurtuluş   Savaşı için Anadolu’ ya geçmiş, çeşitli Birliklerde görev yaptıktan sonra  okuluna dönerek öğrenimini tamamlamıştır. Ankara Etlik Aşı ve Serum Evinde stajını yapmış, Ahmet ve Hüdai Beylerin yarım kalan çalışmalarına Ankara’ da başlamış, imkânların yetersizliği nedeniyle Paris’ te çalışmak için izin almış ve 1930 yılında Paris  Pasteur Enstitüsüne gitmiştir. Enstitüde Prof. Dr. Legroux ile  üç yıl  çalışmış, ruamla ilgili önemli ilerlemeler kaydetmiştir.

Çalışmaları sırasında hocası Legroux ruama yakalanır. Kemal Cemil Bey hocasını kurtarmak amacıyla, geliştirmeye çalıştığı ve “Anamorve”  adını verdiği aşıyı kendisine tatbik ederek elde ettiği antikor içeren serumu hocasına vermiş ve onu ruamdan kurtulmasını sağlamıştır.16,18 Çalışmalarından elde edilen verileri bilimsel bir kongrede sunulmuştur. Verilerini duyurulması bütün dünyada ruam hastalığına çare üretildi diye heyecan yaratmış, Yugoslavya hükümeti tarafından “chevalier” nişanıyla ödüllendirilmiştir.18,21

Geliştirdiği aşı adayı (Anamorve)  ve çalışmaları ülkemizde ulusal basında da yer almıştır.  Son Posta Gazetesi’nin 17 Ekim 1932 tarihli sayısında “Bir Türk Gencinin Keşfi” başlığıyla yer alan haberde; “Kemal Cemil Bey isminde bir Türk genci veba hastalığına karşı bir serum keşfetti. Bu Türk gencine Avrupa ilim alemi bir nişan verdi” şeklinde yayınlanmış, haberin altında okuyucu yorumlarına yer verilmiştir. Divan yolu Amerikan Kütüphanesi memuru Mehmet B. yorumda21;

“Geçenlerde” Marsilya’da Akdeniz memleketlerinin doktorları bir hıfzıssıhha kongresi yapmışlar. Paris’te tahsilde bulunan bir genç te bu kongreye iştirak etmiş. Kemal Cemil ismindeki bu Türk genci de Pasteur müessesinde çalışıyormuş, Şefi hayvanlardaki veba ve (Ruam) hastalığına karşı bir serum bulduklarını, bunu da baytar Kemal Cemil Bey’le keşfettiklerini söylemiş ve bu Türk gencinin mesaisini takdirle kongreye bildirmiş ve nihayet Yugoslavya hükumeti Kemal Cemil Bey’e ve arkadaşlarına nişanlar vermiştir. Bu haber bir Türk olmak hasebiyle beni çok sevindirmiştir. Tahsile giden bütün gençlerimizden böyle muvaffakiyetli haberler bekleriz.” denilmiştir.

Kemal Cemil Bey, geliştirdiği “Anamorve”  aşısının çalışmaları için deneysel enfeksiyon oluşturması gerekmekteydi. Bu konuda çalışan ve ölen bilim insanlarının hikâyelerinin hafızalarda olduğu bu dönemde hayvanlarda deneysel enfeksiyon oluşturmanın ne derece ciddi riskler barındırdığı biliniyordu. Bu nedenle enstitüsündeki arkadaşları çalışmasında yer almaktan çekinmişlerdi. Yüzbaşı Kemal Cemil Bey çalışmayı neredeyse tek başına yapmaya razı olmuştur. Ancak, kendinden önceki bilim insanları ve meslek büyükleri Ahmet ve Hüdai Bey’in kaderinin aynısını yaşayarak çalışma sırasında hastalığa yakalanmıştır. Arkadaşlarına yazdığı mektuplarından edindiğimiz bilgilere göre bu çalışmayı yaptığı 1933 yılında ruam hastalığına yakalanmıştır. Hastalık nedeniyle uzun süre hastanede yatmış, çok sayıda ameliyat geçirmiştir.16,18 Pasteur Enstitüsüne bir yıl kadar birlikte çalıştığı meslektaşı, hocası ve şefi olan Dr. Veteriner Sabri Ersoy’a hasta yatağından yazdığı mektupta bu durumu şöyle anlatmıştır;16

Paris,  29 Kânunuevvel (Aralık) 1933″

“Aziz kardeşim Sabri;

Mektubunu aldın; Temenni ve irşadatına teşekkür ederim. İki gün evvel mühim bir ameliyat. Geçirdim. Şimdi çok yorgun yatıyorum. On beş, yirmi günden evvel kımıldamama imkân yok. Ataşe militeri ameliyat günü davet ederek vaziyeti gösterdik. Vekâlet nezdinde teşebbüsatta bulunacak. Derecem düşüp yürüyebilecek bir hale geldiğim gün vatana avdet edeceğim.  Sabiha her mektubunda size, refikanıza ve Suzan’a selamlar yazıyor. Ben bildirmeyi unutuyorum”

Kemal Cemil

Kemal Cemil Bey, yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak, 9 Ağustos  1934 tarihinde Paris’te vefat etmiştir. Cenazesi karantina nedeniyle Paris’te toprağa verilmiş, beş yıl sonra Türkiye’ye getirilebilmiş 27 Mayıs 1939 tarihinde Karacaahmet mezarlığına tekrar defnedilmiştir:8,16,17,20Bu defin töreni hakkında Uçar. N6 detaylıca bilgi vermiştir. Uçar’ın aktardığına göre bu törende veteriner hekim Saadettin Yarar bir konuşma yapmıştır. Yarar konuşmasında;6

“Ahmet Hüdai’nin sonuçları göz önünde olduğu halde, onların bıraktıkları yoldan bu işi tekrar ele alan kahraman, yılmaz kardeşimiz Kemal Cemil’de onlardan 7 yıl sonra ne yazık ki, bu zalim düşmanın kurtarılamaz pençesi altında dayanılmaz acılarla kıvranarak kara topraklara sürüklenmiştir.

Bugün Kemal Cemil’in ölümüne, bu büyük fedakârlığa karşı dudak bükerek “adam sende, bundan başka insanlığı düşünecek kimse kalmadı mı?” Diye söyleneler oldu. Duyduk. Söyledim, tekrar bağırıyorum, bu adamlar bilsinler ki, Cumhuriyet Türkiye’sinde böyle kafalara yer yoktur. Bizler bilelim, bütün yurt bilsin ki, bu asil uç Türk çocuğu dünyada ender yetişen fedakâr, fedakâr olduğu kadar hiçbir karşılık beklemeden, fakat yalnız ve görev için mücadele ederek ölmüş ilim şehitlerimizdir.”6 Demiştir.

Kemal Cemil Bey’in vefatı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bütün devlet erkânı tarafından büyük üzüntüyle karşılanmış, eşi ve çocuklarına Atatürk’ün imzasını taşıyan Bakanlar Kurulu Kararı ile 2500 lira destek verilmiştir.4,8,20 Vefatından sonra; sağlığında çalışmalarını yaptığı ve “Anamorve” adını verdiği aşıyı Pasteur Enstitüsündeki hocası Prof. Dr. Legroux, 1947 yılında İran’da sülfamitlerle birlikte insanlara ve hayvanlara uygulayarak ruama karşı başarılı sonuçlar elde etmiştir.20

Resim-6: Yüzbaşı Kemal Cemil Bey’in Karacaahmet Mezarlığındaki mezar taşı.

2. ŞEHİTLERİMİZİN HATIRALARINI YAŞATMA ÇABALARI;

Hayatlarını insanlığa faydalı olmak ve ilim yolunda vakfeden, idealist meslek şehitlerimiz yalnız Türk Milletinin değil, bütün kadirşinas milletlerin literatürlerinde hürmetle anılmışlardır.6  Zaman içinde bu hatıraları unutulmaya yüz tutmuştur.

2.1 Dönemin ders kitaplarında “Fen Şehitleri”

Bu üç şehidimiz genç nesillere öğretilmek amacıyla ders kitaplarına örnek hayatları alınmıştır. Tevfik Tanyolaç’ın Maarif Vekâletinin, lise ders programlarına kattığı “Sağlık Bilgisi ve Koruyucu Hekimlik” kitabında18 bu bilim şehitlerimiz okullarda öğretilmiştir. Tanyolaç kitabının bilim şehitlerimizle ilgili kısmı hakkında bilgi verdiği makalesinde;16

“Kemal Cemil, dört yıldır Pasteur Enstitüsü’nde Binbaşı Muallim Ahmet Hamdi, Yüzbaşı Hüdai’nin yarıda kalan çalışmalarını başarılıyla sonuçlandırmak için çalışıyor. Genç karısını ve yavrusu Ferruh’u ihmal edecek kadar, zaman mefhumu ortadan kaldırmıştı.  Deneyler tehlikeli,  insafsız… Bütün dikkatini onlar üzerine toplamış üstelik birçok mahrumiyetler de var. Ruam antijenine karşı bulduğu “anti-corpus”a “Anamorve” adını koyuyor. Böylece zehirim panzehrini bulmuş oluyordu; bundan da faydalanıyor. Onu çok ızdıraplı başkalarının için de yakaladığını “tapu” eden hastalığa tutuluyor. Panzehrine güveniyor, derdi yeneceğinden emin. Hastalık onu, eserini tamamlamadan yakalamıştır. Biraz daha yaşasaydı şarkta da tek tırnaklı hayvanları kasıp kavuran, insanları da unutmayan bir hastalığı yeryüzünden silecekti. Hayati usullerle hastalıkla savaşmanım önemini ve o zaman getirdiği yenilikleri bu kahramanın hayatını,  kendisiyle beraber çalışmış olan arkadaşları daha güzel aydınlatırlar.” Demektedir.

Tanyolaç, kitabı hazırlamak için yaptığı çalışmada, Paris Kültür Ataşeliği görevini yapan arkadaşı Ahmet Kutsi Tecer’den konu hakkında bilgiler istemiş, Tecer, gönderdiği bilgilerin yanında konu ile ilgili bir de makale kaleme almıştır. Yazdığı makalede Pasteur Enstitüsü’nde çalışan Dr. C.Jeramec’in Kemal Cemil Bey hakkındaki görüşlerini de yayınlamıştır.15 Tanyolaç bu mektuplaşma hakkında yazışma ve kişisel görüşlerini bildirmiştir.;16

Cemil hakkındaki bilgilerimi tamamlamak için o zaman Paris’te Kültür Ataşesi bulunan çocukluk arkadaşım Kutsi Tecer’e yazdım. Bu konu özelinde değerli bir yazısıyla Pasteur Enstitüsü’nden Dr. C. Jeramec’in hatıraları Kültür Dünyası’nın geçen altıncı sayısında yayımlandı. Gerek Cemil hakkımdaki belgelerle makaleler, gerek bu konudaki çalışmalar üzerine neler derlenmişse bunları kaybolmaktan kurtarmak için Milli Kütüphanede açılacak bir dosyada saklamak uygun olur diye düşünüyorum.

2.2 Askeri Veteriner Bilim Şehitleri Çeşmesi;

Birinci Ordu Selimiye Kışlasında yer alan Ahmet, Hüdai ve Kemal Cemil Beylerin biyografilerinin yer aldığı çeşme, bilim şehitlerimizin adını yaşatmak için Vet Hekim Yrb.  Dr. Can Demir tarafından tasarlanmış, metinleri ve resimleri Prof. Dr. Ferruh Dinçer tarafından hazırlanmıştır. Bu çalışmaya mekana verilmiş isim anlamında bilim şehitlerimizin adına yapılmış tek çalışma denebilir. (Resim-7)

Resim-7 Askeri Veteriner Bilim Şehitleri Çeşmesi. Sağ: Yakın Görüntü, Sol: Uzak görüntüsü (Can Demir koleksiyonu)

2.3 Anma toplantıları

Ahmet Hüdai ve Yüzbaşı Kemal Cemil Bey için. Ölümlerinin 50 yılında anma düzenlenmiştir. Bu anma toplantısının öncülüğünü diğer bilin insanlarımızın da anılmasında olduğu gibi Prof. Dr. Ferruh Dinçer yapmıştır.22 Bilim şehitleri ve yaşanmışlıklarını bilen bilim insanlarımızın aktif bilim hayatından ayrılmasıyla bu anma toplantıları yapılmaz olmuştur.

Türkiye’de ruam hastalığı ve bilim şehitlerimizle ilgili detayları aktaranların başında gelen Nail Uçar’ın “Bilim Uğruna Hayatını Verenler ve Ruam”6 adlı eserindeki bir cümleyi alıntılamanın önemli olduğu düşüncesindeyim;

Gerçek şudur ki, Bizden öncekilerin mirasından haklı olarak nasıl gurur duyuyorsak, bizlerde gelecek kuşaklara aynı gururu yaşatabilmeliyiz”

2.4 Bilimsel Çalışmalar:

Osman Nuri Eralp, Ahmet, Hüdai ve Yüzbaşı Kemal Cemil Bey’in anısını yaşatmak için çeşitli araştırmacılar tarafından çalışmalar yapılıp yayınlanmıştır. Elimizdeki mevcut bilgiler bu çalışmalar sonucunda elde edilmiştir. Ancak mevcut yayınlarda çalışma arkadaşları ve meslektaşlarının haklarında yapmış olduğu konuşmalar ve mektuplaşmaları dair herhangi bir veri bulunmamaktadır. Ayrıca dönemin siyasetçilerinin bu olaylara yaklaşımları hakkındaki veriler son derece kısıtlıdır.

3. TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE BİYOLOJİK SİLAH OLARAK RUAM ETKENİ

Ruam, insanlarda oldukça nadir görülmesine rağmen, etkenin kolay üretilebilmesi, aerosol yolla yayılımının mümkün olması, inhalasyon (solunu) yolu ile hastalığa yakalanma, ölüm oranının yüksek olması, aşısının bulunmaması ve geçmişte biyolojik silah olarak kullanılmış olması nedeniyle Amerika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) tarafından potansiyel biyolojik silah etkenlerinin sınıflandırıldığı tabloda kategori B’de tanımlanmaktadır23–25

Birinci Dünya Savaşı’nda B. mallei, (ruam hastalığını yapan bakteri) Almanya tarafından ABD, Rusya, Norveç, Romanya, Arjantin atlar ve katırlar kullanılmış ve savaşın gidişatı üzerinde etkili olmuştur. Bu biyolojik saldırılardan sonra Rusya’da insan olgularında da artış görülmüştür. İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonlar, Çin’deki Pinfang Enstitüsü’nde hayvan ve insanlar üzerinde B. mallei ile denemeler yapmışlardır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), 1943-1944 yılları arasında biyolojik silah üretmek üzere bu bakteri üzerinde çalışmış, ancak resmi verilere göre silah haline getirilmemiştir. Eski Sovyetler Birliği’nin B. mallei’yi İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında biyolojik silah olarak geliştirdiği bilinmektedir. Fakat günümüzdeki durumu hakkında net bir bilgi bulunmamaktadır23,26,27

Savaşlarda süvari birliklerinin ve diğer hayvanların öneminin kaybolmasıyla birlikte biyolojik silah olarak önemini kaybetse de tarih sayfalarında yerini korumaktadır. İnsanlara bulaşabilen bir etken olması nedeniyle Tekrar kullanılmayacağı anlamına gelmediği için bu tür hastalıklar konusunda sürekli tetikte olarak eğitimler düzenlenmesi, acil durum senaryoları için hazırlıklı olunması, sahada hızlı ve laboratuvarda teşhis tekniklerinin geliştirilmesi ve aşı geliştirme çalışmalarına devam edilmesi olası etkilerinin azaltılması için önemlidir.24,28

TEŞEKKÜR:

Bilim şehitlerimiz; Bnb. Ahmet Bey, Yzb. Hüdai Bey, Dr. Yzb. Kemal Cemil Bey’in resimlerini kullanma izni için Prof. Dr. Abdullah Özenli hocamıza, I, Ordu Kışlası içinde “Askeri Veteriner Bilim Şehitleri Çeşmesi” yapımına öncülük ederek; Binbaşı Ahmet Bey, Yzb. Hüdai Bey, Dr. Yzb. Kemal Cemil Bey’in isimlerini ve hatıralarını yaşatmak için emek sarf eden Veteriner Hekim Yrb. Dr. Can Demir ve Prof. Dr. Ferruh Dinçer hocamıza, bu yazının yazımı esnasında görüş öneri ve fikirleriyle katkıda bulunan Mimar Gülden Çekil’e,  redaksiyonları ve fikirleri için yardımcı olan Biyolog Hüseyin Yavuz Aksoy’a teşekkür ederim.

Not: Ülkemiz insanının refahı için canlarını ortaya koyarak şehit olan bilim insanlarımızın, mezarlarının fotoğraflarını mevcut haliyle özellikle yayına koymak istedim. Mezarların bakımsız halleri son derece üzücüdür. Bu eksikliklerin giderilmesi görevinin veteriner hekim meslek camiasının olduğunu düşünüyorum.

DİPNOTLAR:

*:Mallein: Ruam hastalığın teşhisinde kullanılan bir ayıraçtır. Mallein ayıracının içinde bulunan ve bakteriden elde edilen yapısal maddelerin cilt içine enjekte edilmesi sonrası ciltte reaksiyon görülmesine bağlı olarak, hastanın etkene maruz kalıp kalmadığının tespit edilmesidir. Mallein testi ile ruam etkeninin vücuda giriş yapıp yapmadığı belirlenebilir. Bu test sonucu pozitif çıkan hayvanlar izole edilerek itlaf edilir.

**: Ruam hastalığı; at, eşek, katır gibi tek tırnaklı hayvanlardan bulaşan, Burkholderia mallei adı verilen bakterinin etken olduğu bir zoonoz hastalıktır. (Zoonoz: hastalık etkeninin hayvanlardan insanlara, insanlardan hayvanlara bulaşabildiği enfeksiyon hastalıklarına zoonoz adı verilir.) Bu kapsamda, ruam hastalığı bir zoonoz olduğundan, bulaşması ve önlenmesinde hayvanlarla temas oldukça önemli bir konudur. Ruam hastalığında etken olan B. mallei bakterisi, hayvanlardan insanlara iki yolla bulaşabilir. Bunlar direkt ve indirekt (dolaylı) bulaş yollarıdır. Direkt yolda; hayvanların soluk havasının solunması, etkenin bulaştığı suların içilmesi veya kullanılması, bulaşık yiyeceklerin yenmesi hayvanların bakım ve tımar işlemleri esnasında vücut sıvılarına temas edilmesi gibi yollarla etkenin insan vücuduna doğrudan geçmesi söz konusudur. İndirekt yolda; Daha çok bir melek hastalığı olarak bilindiğinden Veteriner hekimler At katır gibi hayvanların bakım onarımını yapan insanlarda, hayvanları tedavi sırasında, burun akıntılarına, bulaşık koşum takımları yemlikler vb. gibi maddelere temas edilmesi sonucu bulaşmasına indirekt yolla bulaşma denmektedir. Laboratuvarda ruam etkenleriyle çalışan insanlara bulaşma hem direkt hem de indirekt yolla olabilmektedir. 1928 yılında Alexander Fleming (1881 – 1955) 1928’de penisilini bularak antibiyotik çağını başlatmış, insan sağlığına büyük hizmette bulunmuştur. 1945’te penisilinin ticari üretimini gerçekleştiren Florey ve Chain ile antibiyotiklerin insan sağlığında kullanılmaya başlamasıyla diğer antibiyotiklerin geliştirilmesinin önü açılmıştır. Bu gelişmeler sayesinde bakterilerden kaynaklı olan hastalıkların önü alınabilmiştir. Antibiyotikler keşfedilmeden ruama yakalanan insanlarda ölüm oranı %95 ‘in üzerinde iken antibiyokikklerin keşfiyle %95 altına düşmüştür.

Erol Kabil
Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü -İstanbul

Kaynaklar

1.         Melikoğlu B. Osman Nuri Eralp’ın “Bakteriyoloji Dersleri” adlı kitabının veteriner hekimliği tarihi açısından değerlendirilmesi. Published online 2007.

2.         Uçar N. Memleketimizde İnsanlarda tesbit edilen ruam vak’aları. Etlik Vet Mikrobiyoloji Derg. 1960;1(1):65-68.

3.         Ekrem Kadri UNAT. Osmanlı İmparatorluğunda Bakteriyoloji ve Viroloji. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fak Yayınları, 4/1568, Çeltüt Matbaacılık; 1970.

4.         Osmanağaoğlu Ş, Meli̇koğlu B. A Historical glance at eradication of glander disease in Turkey. Kafkas Univ Vet Fak Derg. Published online 2009. doi:10.9775/kvfd.2008.97-A

5.         Tamay Başağaç Gül R. Türkiye’de iki Dünya savaşı arasında veteriner hekimliği hizmetleri ve hayvancılık politikaları üzerinde araştırmalar. Published online 2001.

6.         Uçar N. Bilim Uğruna Hayatını Verenler ve Ruam. 15th ed. Türk veteriner hekimleri Birliği Merkez Konseyi; 1969.

7.         Mavroğlu N. Pendik Hayvan Hastalıkları Merkez Araştırma Enstitüsü Dergisi. 1990;21(1):127-145.

8.         Özen R, Tamay Başağaç Gül R. Veteriner hekimliği tarihinde iz bırakanlar Hüdai-Ahmet-Kemal Cemil. Türk Vet Hekimleri Birliği Derg. 2002;2((3-4)):54-56.

9.         Gölcü BM. Osmanlı Devleti’nde Avrupa’ya Gönderilen Veteriner Hekimliği Öğrencileri. Ank Üniversitesi Vet Fakültesi Derg. 2019;66:131-139. doi:10.33988/auvfd.547472

10.       Özlü Z. 19. Yüzyıl Sonlarında Osmanlı Devletinde Veteriner­lik Mesleği ile İlgili Bir Değerlendirme. BELLETEN. 2012;76(275):239-260.

11.       Dinçer F, Özgür A, Yaşar A, Özen A. Osmanlı döneminde veteriner hekimligi alanında telif, tercüme ve yayın faaliyetleri. In: İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi IRCICA; 2001:375-399.

12.       Gölcü BM. Osman Nuri Eralp mesleğe adanmış bir yaşam. Türk Vet Hekimleri Birliği Derg. 2012;11(1-2):111-117.

13.       Melikoğlu B. Osman Nuri Eralp’ın “Bakteriyoloji Dersleri” Adlı Kitabının Veteriner Hekimliği Tarihi Açısından Değerlendirilmesi. Published online 2007.

14.       Dinçer F. Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün’ün Hayatı ve Bilimsel Çalışmaları. Ank Üniversitesi Vet Fakültesi Derg. 1982;1-2(29):256-276.

15.       Tecer AK. Örnek Hayatlar; Kemal Cemil. Kültür Dünya Unesco Yayın. 1954;(6):1-4.

16.       Tanyolaç T. Fen Kurbanlarımızı Anarken. Kültür Dünya Unesco Yayın. 1954;(8):11-13.

17.       Bir Fen Kurbanı “Yüzbaşı Kemal Cemil Bey ruama tutularak Paris’te vefat etti.” Zaman Gazetesi. September 16, 1934:1.

18.       Tanyolaç T. Sağlık Bilgisi ve Koruyucu Hekimlik (Lise:1 Ders Kitabı). Vol 1. Ders Kitapları Türk Ltd.Şrt.; 1950.

19.       Kılıç S. Biyolojik Silah Olarak Bakteriler: “Kategori A ajanlar.” Türk Hij Ve Deney Biyol Derg. 2006;63(1):21-46.

20.       Veteriner Bilim Şehitlerine Vefa. Uzm. Veteriner Hekim Dr. Can Demir kişisel web sitesi. Published March 3, 2022. Accessed December 17, 2021. (http://www.candemir.name.tr/

21.       Bir Türk Gencinin Keşfi. Son Posta Gazetesi. October 17, 1932:2.

22.       Ankara Üni. Veterinerlik Fakültesi. Veteriner bilim şehitlerimiz Ahmet, Hüdai ve Kemal Cemil Beyler ölümlerinin 50 nci yılında anıldı. Ank Üniversitesi Vet Fakültesi Derg. 1978;25(02):339-341.

23.       Singh SK, Kuhn JH. Defense Against Biological Attacks. 1st ed. Springer; 2019.

24.       Irmak H, Taylan Özkan A, Ercömert U. Ruam Değerlendirme Raporu. Türk Hij Ve Deney Biyol Derg. 2020;77(EK-1):1-24.

25.       Kılıç S, Babür C. Biyolojik Silah olarak Bakteriler: “Kategori B ajanlar.” Türk Hij Ve Deney Biyol Derg. 2006;63(1):47-66.

26.       Wheelis M. First shots fired in biological warfare. Nature. 1998;395(6699):213. doi:10.1038/26089

27.       Kılıç S. Bacteria As Agents of Biological Weapons:  “Category A Agents.” Turk Bull Hyg Exp Biol. 2006;63(1):21-46.

28.       Pakdemi̇rli̇ A, Dülger D. Tarihsel bir biyolojik ajan ve KBRN açısından önemi: Ruam (Glanders) «Burkholderia mallei». Etlik Vet Mikrobiyoloji Derg. 2021;32(2):180-186. doi:10.35864/evmd.944432