Denizlerimizde bir şey eksik

Food and Agriculture Organization of the United Nations (FAO, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) yaptığı bir çalışmada 1961-2017 yıllarını ele aldı ve bazı istatistikleri yayınladı. Bu yıllar arasında balık tüketimi yıllık bazda % 3,1 büyürken, hayvansal protein tüketimi (et, süt, yumurta) %2,1 büyüme göstermiş. Aynı dönem de nüfus artış oranı yıllık bazda %1,6 olarak gerçekleşmiş. Balık eti tüketimi yıllık %1,5 artarken et tüketimi %1,1 artış göstermiş.

Araştırmalarda 1974 yılında denizlerdeki balık stokları %90 iken 2017 yılında bu oran %65,8 e gerilemiş durumda. Bu hızla giderse önümüzdeki 50 yıl içinde balık stokları sıfıra inme riski ile karşı karşıya kalacak demektir.

Balıkçılık sektörü ise bizlerin tamamen uzak olduğu bir sektör haline gelmiş. Kayıt dışı avcılık, kural dışı avcılık, kaçak avcılık gibi bir çok terimin açılımını ya bilmiyoruz yada hiç duymadık. Fakültelerimizde de böyle bir eğitim almadık. “Pelajik bölge” ( denizlerin sahil veya dibe uzak olan kısmı), “bentik bölge” (deniz göl akarsuların dip bölgesi), “acı su” (tatlı su ile deniz suyunun karıştığı alan) gibi terimlere de bir o kadar uzağız. Peki denizlerin neresindeyiz biz?

Sadece araştırma enstitülerinin laboratuvarlarında yada birkaç istisna olmak üzere su ürünleri fakültelerinde ve veteriner fakültelerinde araştırma görevlisi olarak varız. Belki bir kaçımız işletmelere reçete yazarak hekimlik hizmeti veriyor olabiliriz. Oysa denizlerimiz o kadar büyük ve geniş bir alan ki, hayvan refahı ile ilgili olarak bile çalışmaz durumdayız. Yunuslar, balinalar, foklar, deniz kaplumbağaları denizlerimizde yaşıyor ve bu canlılar ile çalışmış toplasanız on veteriner hekim yok. Çalışanlar ise tamamen gönüllük esasıyla çalışıyor.

Bu canlılarla kimler ilgileniyor?

Örneğin SAD-AFAG. ODTÜ Sualtı Araştırma Derneği. Yani mühendisler bizlerden daha çok ilgili. Bizlerin olmadığı her alanın bir başka meslek grubu tarafından dolduruluyor olmasına çok güzel bir örnek.

Yukarıda değindiğim istatistikler gösteriyor ki, su ürünleri pazarı, diğer hayvansal kaynaklı gıda pazarlarına göre çok daha fazla büyüme göstermekte. Bizler veteriner hekimler olarak, kendimizi tarım ve gıdanın ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz ama maalesef denizlerin ayrılmaz bir parçası olmayı başarabilmiş değiliz. Su ürünleri çiftliklerinde neredeyse yokuz. Denizden avlanan balıklar konusunda ise esamemiz bile okunmuyor. Bazı balık hallerinde veteriner hekim çalıştırılmıyor. Deniz canlılarını koruma konusunda hiç yokuz.

Gerçekten denizlerimizde bir şey eksik. Biz veteriner hekimler eksiğiz. Bu eksiği gidermek için fakülte ve meslek örgütlerimize çok iş düşüyor. Mücadele programları içerisine bu konuyu da katıp, bir eksikliğimizi acilen gidermemiz şart. Yoksa tamamen olmayacağımız bir alan haline gelmesi an meselesidir.