Çiftlik Hayvanlarında Davranış ve Beden Dili

İnsanlık çok eski tarihlerden bu yana hayvanlarla etkileşim içerisinde olmuş ve birçok hayvanın hareketini kontrol ederek çeşitli işlerde amaç doğrultusunda evcilleştirmişlerdir. Yerleşik hayata geçilmesiyle beraber artan hayvancılık faaliyetlerine paralel olarak hayvan davranışlarındaki değişiklikleri anlama düşünce merak konusu olmuştur.  Özellikle 19. yüzyıldan sonra çiftlik hayvanlarında ıslah çalışmaları sayesinde verim yönünde artış sağlanmasına rağmen davranışsal değişikliklerin sebeplerinin belirlenmesine ilişkin sorular cevapsız kalıyordu. 1965 yılında İngiliz hükümeti “Hayvan Refahı” kavramını fiziksel ve mental olarak sağlıklı olma hali olarak ifade etmiştir. Ancak çiftlik hayvanlarının hareketlerindeki davranış değişiklikleri atalarının doğal davranışlarından uzaklaşarak evcilleştirmenin bir sonucu olarak adaptasyon (uyum) sağladıkları ortama göre farklılaşmıştır.

Hayvancılık sektörü ülkemizde coğrafi konum, iklim şartları, nüfus ve toprak yapısına bağlı olarak farklı şekillerde yürütülmektedir. Özellikle entansif yetiştiricilik hayvan hareketlerinin azalmasına ve karakteristik davranışlarının değişmesine neden olurken hayvansal üretimin artmasını sağlamıştır. Tüm canlılarda olduğu gibi çiftlik hayvanlarında da olaylar karşısında nasıl tepki verdiğini bilmek onların ihtiyaçlarını karşılamak, sürü idaresi ve onlar için en iyisini yapabilme imkânı sağlar. Grup içerisinde ve bireysel olarak değişkenlik gösteren sosyal davranışlardaki değişiklikler; anne-yavru ilişkisi, beslenme alışkanlığı ve tarzı, üreme davranışları ve grup içerisinde üstünlük kurma isteği gibi birçok değişkeni etkileyerek hayvanların birbirlerini yaralamasına, sürü içerisinde huzursuzluk ve en önemlisi stres faktörlerinin gelişmesine neden olabilir. Çiftçilerin ve hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren meslek gruplarının hayvan davranışlarını tanıması, beden dilini gözlemlemesi ve davranışlar hakkında yeterli bilgiye sahip olması risk faktörlerinin ortadan kaldırılması için önemli avantaj sağlamaktadır. İneklerin sürü içerisinde sergiledikleri anormal davranışların sebeplerini bilmemiz onların daha iyi anlaşılmasını sağlar. Örneğin; ineklerde omuz kısmında deride kalınlaşma ve kıl dökülmeleri görülmesi yemlik bariyerinin alçak olduğunu ve yemleme sırasında ineğin omuz başını sürttüğünü gösterir. Buzağının bir diğer buzağıyı emmesi sonucu hayvanın meme başında ve dokusunda incelmeye bağlı olarak enfeksiyon oluşmasına neden olur. Bu durumun görüldüğü buzağılarda burun halkası uygulaması veya buzağının ayrılması gereklidir.

Hayvanlar hastalık, korku, yetersiz beslenme ve barınma alanı gibi olumsuz koşullarda ’’stres’’ adı verilen bir savunma mekanizması geliştirir. Aslında ineklerin stres faktörlerinden etkilenmeyeceği düşünülmesine rağmen oldukça hassas hayvanlar olduğu için daha kolay stres faktörlerden etkilenirler. Stres faktörlerinin ortadan kaldırılması ancak etkili ve çözüm odaklı bir sürü yönetimi programı sayesinde başarıya ulaşabilir. Sürü yönetimi içerisine buzağının doğumundan başlayarak bakım ve besleme süreci dâhil edilerek altlık değerlendirmesi, aşılama, sağım, hastalıklarla mücadele, kızgınlık, aşım ve dönemsel yemleme uygulamaları dâhil edilerek kapsamlı bir program uygulanmalıdır. Stres faktörlerinin ortadan kaldırılmadığı durumlarda büyüme ve gelişmenin olumsuz etkilenmesinin yanı sıra hayvansal üretim miktarlarında da düşüş yaşanır. İneklerde sağlıklı bir görünüm için birçok noktadan değerlendirme yapmak gerekir;

  • Gözler canlı olmalı ve kir, akıntı ve kanlanma olmamalıdır. Derinin parlak olması gereklidir. Çevreden gelen seslere karşı oldukça duyarlı olmalıdır.
  • Merme nemli olmalıdır, kuru ve kirli olmamalıdır.
  • İnekler günün yarısını ruminasyon (geviş getirme) yaparak geçirirler. Bu nedenle ruminasyon sayısında veya süresinde azalma görülmesi olumsuz bir durumun işaretçisidir.
  • Solunum sayısı, hayvan sağlığı açısından önemli bir parametredir. Sağlıklı inekler dakikada yaklaşık 10-30 arası solunum yaparlar. Solunum sayısında aşağı veya yukarı yönlü değişimler hastalık veya stres faktörlerinin gelişmesini tetikler. Solunum sayısının çok fazla artması ise vücut sıcaklığının dengelenememesine bağlı olarak ağrı veya ateş olabileceğini işaret eder.
  • İneğin arkadan bakısında midenin dolgunluğunun oluşturduğu tümseklik görüntüsü hayvanın gün içerisinde yeterli beslenip beslenmediği konusunda bilgi verir.
  • Yemlik demirlerinin yeterince yüksek olmaması hayvanların yeme ulaşmasını olumsuz şekilde etkileyerek omuz başlarında yaralanma ve kıl döküntüleri oluşmasına neden olur.
  • İneklerin duruş pozisyonlarını da dikkatli bir şekilde gözlemlenmelidir. Sırt bölgesinde görülen kamburlaşma hareketi mide ağrısı veya ayak-bacak problemlerinden kaynaklı hayvanın acı çektiğini gösterir.
  • Hayvanın kulaklarının soğuk olması ve mermenin kuru olması gibi vücut sıcaklığındaki değişiklikler enfeksiyon veya hastalığın habercisidir. Vücut sıcaklığının 38 ile 39 °C arasında olması gerekmektedir.
  • İneklerde sağım makinesinde oluşan (yüksek vakum) problemler sonucu pembe renkte olan meme yapısı mavi veya beyaz renge dönüşmektedir.
  • Sığırlarda yemleme esnasında sabit durma eğiliminin aksine hayvanda sık sık baş ve bacakların hareket halinde olması tırnak sorunlarını olabileceğini akla getirmelidir. Bu nedenle zemin, hatalı tırnak kesimi, beslenme dengesizliği gibi tırnak problemi oluşturabilecek problemlerin çözümü araştırılmalıdır.
  • Hayvanın dışkısı sindirim sorunlarının gözle görülür habercisidir. Dışkıda gözle görülebilen tane yemlerin fazlalığı ve sindirilmemiş parçacıkların büyüklüğü sindirimin sağlıklı olmadığını gösterir.
  • Laktasyon dönemindeki ineklerde artan vücut sıcaklığına bağlı olarak hayvanların solunum hızları artmaktadır. Bu nedenle ayakta durarak solunum hareketlerini yavaşlatır ve vücut sıcaklığının düşürmeye çalışırlar.
  • İnekler en sağlıklı geviş getirme zamanlarını dinlenme zamanlarında gerçekleştirirler. Fakat yumuşak zeminin aksine kaygan bir ze.in hayvanın rahatça yatmasını engellemektedir.

Sürü yönetimi özellikle hayvansal gıda üretimi yapan işletmelerde sürü sağlığının korunması ve devamlılığı, hayvansal üretim miktarının artırılması ve işletmenin rekabet gücünü artırmaya yönelik adımların izlenmesini sağlamaktadır. Sürü yönetimi bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Ancak hayvancılık işletmelerinde yaşanabilecek sorunlara karşı yapılan yanlış bir müdahalenin bir başka sağlık problemi ortaya çıkartabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle risk faktörlerinin en iyi şekilde yönetilebilmesi ve hayvan hareketlerindeki değişikliklerin bilimsel temellere dayandırılarak yorumlanabilmesi hususunda Veteriner Hekim rolü unutulmamalıdır