Süt Sığırlarında Kuru Dönem Beslenme Stratejisi

Kuru dönem

İneklerde iki laktasyon arasında kalan ve gebeliğin son 2 ayını kapsayan, süt üretimi ve sağımın durduğu, hem anne hem de doğacak olan buzağı için kritik bir dönemdir. Gebeliğin bu son evresinde fötal gelişimin büyük bir kısmı tamamlandığı için ineğin protein ve enerji ihtiyacı artmaktadır. Diğer yandan bu dönemde meme bezlerinin laktasyon dönemine hazırlanması önümüzdeki dönemde süt verimini de doğrudan etkilemektedir. Aksi halde kuruya çıkarılmayan hayvanlarda laktasyon döneminde %30’a varan süt verim kayıpları yaşanmaktadır. Kuru dönemde hayvanların enerji ve besin madde ihtiyaçlarının doğru şekilde karşılanmadığı takdirde gelişen yağlı karaciğer, ketozis, hipokalsemi ve meme ödemi gibi birçok hastalığa bağlı olarak süt ve döl verimi kayıpları yaşanmaktadır.

Geçiş dönemi

Kuru dönem meme bezlerinin ve rumenin bir sonraki laktasyona hazırlandığı iki farklı döneme ayrılmaktadır. Birincisi kuruya çıkartılan hayvanlarda doğuma 21 gün kalana kadar geçen süreyi ikincisi ise pratik olarak doğumdan önceki 3 haftalık dönemi kapsamaktadır. Geçiş dönemi gebeliğin son 3 haftası ile erken laktasyondaki 3 haftalık dönemleri kapsayan zaman dilimi olarak tanımlanmaktadır. Prepartum dönemde kuru madde tüketiminde %30’a kadar ulaşabilen farklı düzeylerde azalma gerçekleşmektedir. Geçiş döneminde ineklerde yem tüketiminde azalma kaçınılmazdır ancak azalmanın süresi ve miktarı farklı şekillenir. Doğum öncesi ve sonrası yem tüketimi birbiriyle pozitif ilişkilidir. Bu dönemde uygulanması gereken beslenme stratejisi yem tüketimindeki azalmanın doğum öncesi minimize edilmesi, doğum sonrasında ise yem tüketiminin maksimize edilmesi yönünde olmalıdır.

Kuru dönemde beslenme yönünden dikkat edilmesi gereken hususlar

Kuru dönem ve geçiş döneminde yapılan besleme hataları ve atılacak doğru adımlar hakkında birçok konudan bahsedilebilir. Laktasyonun diğer dönemleri ile kıyaslandığında fizyolojik olayların çok hızlı değişim göstermesi geçiş döneminde önemli sorunların ortaya çıkmasına neden olur. Geçiş döneminde hormonal mekanizmadaki değişikliklerin meydana getirdiği değişimler de hayvanın genel sağlık durumunu etkilemektedir. Yetiştiriciler tarafından kuru dönemde ineğin genel durumunu desteklemek ve buzağı ağırlığını artırmak amaçlı yapılan yoğun besleme yağlanma ve vücut ağırlığının artışına neden olduğundan birçok farklı metabolik hastalığın tetiklenmesine sebep olur. Bu aşamada uygulanan aşırı besleme hayvan sağlığı, verimliliği ve buzağı gelişimine hiçbir olumlu katkısı olmadığı gibi aksine güç doğum oranını artırarak buzağı kayıpları yaşanmasına neden olur. Örneğin; yüksek enerji içerikli yemlerle aşırı düzeyde yapılan beslenme hataları yağlanma ile karakterize şişman inek sendromu hastalığı güç doğum ve takip eden dönemde ketozis vakaları görülme sıklığını artırır.

  • Yağlı tohumlar ve küspe miktarı rasyon içeriği kontrol edilmeden kullanılmamalıdır.
  • Mısır silajı yüksek enerji seviyesi, tane içeriği ve düşük partikül boyutundan dolayı abomasum kayması riskini artırdığından serbest olarak tüketilmesi engellenerek yem içerisindeki miktarı sınırlandırılmalıdır. Özellikle aşırı kondisyonlu inekler metabolik hastalıklara karşı daha hassas olduğundan özellikle sürüden ayrılarak düşük enerjili yemlerle beslenmesi sağlanmalıdır.
  • Kaba yem kaynaklarından saman; rasyondaki kuru madde açığı dikkate alınarak serbest tüketime sunulması uygundur.
  • Prepartum dönemde kapalı alanlarda bakılan ineklerde vitamin D eksikliği artmaktadır.
  • Yem içerisindeki potasyum miktarı kuru dönemde %1’in üstüne çıkarılmamalıdır. Yüksek miktarda potasyum ve magnezyum; kalsiyum emilimini ve kemiklerden mobilizasyonunu bozduğu için güç doğum, süt humması (doğum felci) ve eşin atılamaması gibi vakaların görülme sıklığını artırmaktadır. Doğuma yakın dönemde ineklerde magnezyum eksikliği hipokalsemi görülme riskini artırmaktadır. Özellikle hipomagnezemi vakaları merada beslenen hayvanlarda daha sık gözlendiğinden doğumdan önce ve laktasyonun başında karşılaşabilecek hipokalsemi vakalarını engellemek için magnezyum takviyesi yapılmalıdır.
  • İneklerde eşin atılamaması veya metritis olgularında metabolizmada vitamin A’nın ön maddesi olarak görev alan β-karoten takviyesi olumlu sonuçlar vermektedir. Gebelikte artan vitamin A ihtiyacının karşılamadığı durumlarda buzağı ölümleri, abort (yavru atma) ve retensiyo sekundinarum olgularına daha sık rastlanmaktadır.
  • Kuru dönemde selenyum (Se) ve vitamin E takviyesi sıklıkla kullanılmaktadır. Selenyum eksikliğinde yeni doğan ve genç hayvanlarda kaslarda zayıflık şeklinde belirti gösteren ve “Beyaz Kas Hastalığı” olarak bilinen ölümle sonuçlanabilen kayıplar yaşanmaktadır. Bu nedenle sodyum selenit, selenyumlu maya veya selenometionin takviyesi yapılmalıdır.
  • Vitamin E düzeyi taze çayır otlarında yüksek olmasına rağmen kurutulan veya silajlanan kaba yemde düşük miktarda bulunduğundan kuru dönemdeki hayvanlar mutlak suretle vitamin E yönünden desteklenmelidir. Bu dönemde yapılan vitamin E takviyesi aynı zamanda mastitis, meme içi enfeksiyon ve retensiyo sekundinarum olgularının görülme sıklığını azaltmaktadır.
  • Yüksek miktarda tuz tüketimi bazı ineklerde özellikle memelerde sıvı birikimi (ödem) problemlerine neden olduğundan rasyondaki miktarı 30 g/gün olarak sınırlandırılmalıdır. Bu durum ilk gebeliğini yaşayan düvelerde daha sık yaşanmaktadır.
  • Süt sığırlarında kuru dönem beslenmesinde yüksek selüloz içerikli yemler kullanılırken doğumla beraber selüloz oranı düşük ancak enerji oranı yüksek yemler kullanılmaya başlanmalıdır. Hayvanların geçiş döneminde karşılaştıkları en önemli problem maksimum süt veriminin sürdürülebilmesi için gerekli olan besin madde ihtiyacının karşılanamamasıdır. Diğer bir önemli husus ise kuru dönemde azalan yem tüketimi nedeniyle gerekli besin madde ihtiyacını karşılamak ve doğum sonrasında tüketilecek olan rasyon içeriğine işkembenin hazır hale getirilmesidir. İşkembedeki yararlı mikroorganizmaların yeni bir yeme alışabilmesi ancak 14-21 günlük bir sürece tekabül etmektedir. Doğumun yaklaşmasıyla beraber kalan son 20 günde kuru dönem yemi kademeli olarak azaltılarak 4-5 günlük süreç içerisinde aynı şekilde kademeli olarak sağmal inek rasyonuna (süt yemi) geçiş sağlanarak yüksek enerjili rasyonlara karşı rumenin adapte olması sağlanmalıdır.
  • İşletmedeki ineklerin maruz kaldığı enfeksiyon ve zararlı mikroorganizmalara karşı oluşturduğu antikorlar açısından buzağılar için kolostrum kıymetli bir besin maddesidir. Bu nedenle kuru dönemde işletmede veya çevrede görülen enterotoksemi, klostridyal hastalıklar, rota, korona, ishal ve solunum yolu enfeksiyonlarına karşı yapılan koruyucu aşılar antikor düzeyini artırarak buzağılarda bağışıklık sistemini desteklemektedir.
  • Kuru dönemin sonuna doğru artan kolostrum sentezi ve fötüsun (yavru) hızla büyümesine bağlı olarak besin madde ihtiyacı artmaktadır. Doğum sonrası kolostrum (ağız sütü) ile kaybedilen mineral açığının karşılanamaması vücudu metabolik hastalıklara karşı savunmasız hale gelir. Aynı zamanda bağışıklık sisteminin baskılanması sonucu enfeksiyon riski artmaktadır. Bu amaçla prepartum dönemin başından itibaren kademeli olarak konsantre yeme geçilerek sindirilebilirliği yüksek kaba yemlerin kullanılması tavsiye edilmektedir.
  • Kuru dönemde hayvanın beslenme stratejisi doğru şekilde planlanarak ağırlık kaybı engellenmelidir.
  • Doğumdan sonra yavru ve yavru zarlarından boşalan kısım hacimce büyük olduğundan abomasum (şırdan) kayması riski artmaktadır. Bu sebeple prepartum dönemde rumen (işkembe) doluluğu sağlamak için canlı ağırlığın en az %1’i kadar iri partikül boyutlu kaba yemlerin kullanılması abomasum riskini azaltacaktır. Diğer yandan uterustaki aşırı büyüme nedeniyle mide ve bağırsaklar üzerinde oluşan fiziksel baskı mide-bağırsak hareketlerini azaltarak yem tüketiminin düşmesine neden olur.
  • Kuru dönemdeki ilk 15 gün ve geçiş döneminde meme içi enfeksiyonların görülme sıklığı en üst düzeydedir. Mastitis olgularının yaklaşık %60’ı kuru dönem kaynaklı olup meme içi enfeksiyonların en önemli sebebi çevresel patojen etkenlerdir. Bu nedenle laktasyon sonunda sistemik ve meme içi antibiyotik uygulamaları sayesinde klinik mastitis oranı %50 oranında azalma sağlayacaktır.

Sonuç

Hayvancılık sektöründe yeterli, dengeli ve en önemlisi doğru bir rasyon dizayn edilmesi beslenme hastalıklarının önlenmesinde son derece önemlidir. Süt sığırcılığı işletmelerinde meydana gelen metabolik hastalıklar istenmeyen verim kaybı ve ekonomik zararlara neden olmaktadır. Dünyada ve ülkemizde süt hayvancılığı artan gıda talebini karşılamak için hızla gelişmektedir. Ancak bu gelişmeye paralel olarak sektörde birçok metabolik hastalık ortaya çıkmaktadır. Bu aşamada süt işletmelerinde hastalıkları tedavi etmek yerine gerekli koruma tedbirlerinin alınması ve hastalık çıkışının engellenmesi için koruyucu hekimlik uygulamaları daha önemli hale gelmiştir. Geçmiş dönemlerde yetiştiriciler için kuru dönemde yapılan bakım ve besleme planlaması ihmal edilerek geri plana atılmaktaydı. Ancak bu dönemde yapılan hatalı ve eksik uygulamalar süt ve döl kayıpları yaşanmasına neden olmaktadır. Kuru dönem meme bezlerinin bir sonraki laktasyona hazırlandığı dönem olmasına rağmen aynı zamanda yüksek süt verimli inekler için sindirim sisteminin dinlenme ve yenilenme dönemi de olduğu için sürü yönetimi içerisinde ayrılmaz bir parçadır. Kuru dönem ve geçiş döneminde bulunan hayvanlar için bu döneme özgü beslenme stratejisinin uygulanması metabolik hastalıkların önlenmesinde, immun sistemin desteklenmesi, stres faktörlerinin azaltılması, süt ve döl veriminin artırılarak karlı bir süt sığırcılığı işletmesi için önem arz etmektedir.

Görsel atıf:

Image by storyset on Freepik

Image by macrovector_official on Freepik