Köpeklerin kısırlaştırılması; İyi mi, kötü mü?

Kısırlaştırma, köpek sahiplerinin biz veteriner hekimlere en çok sorduğu konulardandır. Doktora çalışmalarını Doğum ve Jinekoloji Ana Bilim Dalında tamamlamış, meslek yaşantısının önemli bir kısmını kedi – köpek davranışları ve eğitimi konusunda çalışarak sürdüren birisi olarak, bu konuyu yazmam gerekirdi.  Bugün daha önce yazdığım yazının * yeni veriler ve bilgiler ışığında güncellenmiş halini sizlerle paylaşıyorum.

Kısırlaştırma; erkeklerde testislerin, dişilerde ovaryumlar ve uterusun cerrahi bir işlemle vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Bu dediğim klasik yaklaşımdır. Ancak günümüzde sadece uterusun uzaklaştırılması ve erkekler için sperma kanalının kesilmesi gibi yöntemler tartışılmaktadır. Hatta fakültelerde klasik kısırlaştırma operasyonu yerine bu operasyonların öğretilmesi için kampanyalar yapılmaktadır. Bu kampanyalara Amerika öncülük etmekte, bazı Avrupa ülkeleri bu yöntemi zaten uygulamaktadır. Cerrahi olmayan kısırlaştırma yöntemleri (ilaç ve intra vaginal ve intra uterin  uygulamalar) ise güncelliğini koruyan başka bir tartışma olarak devam ediyor.  

Bu operasyonların yapılmasının en önemli nedeni; istenmeyen gebeliklerin önlenmesi ve popülasyon kontrolüdür. Yani bir tür doğum kontrol yöntemidir. Başka bir neden ise bu organlara yönelik hastalıklardan korunma. Bu düşünce ise şöyle de açıklanabilir; kalp hastalığı eğilimi olanlarda (veya bütün köpeklerde) ileride kalp sorunu yaşamaması (!) için kalbini almak.

Yukarıda belirttiğim kısırlaştırma operasyonu, köpeklerin dört aylık kadar erken kısırlaştırılmaları sonucuna kadar gitmektedir. Yaygın uygulama; altı aydan sonra kısırlaştırmadır.

Günümüzde kısırlaştırma operasyonlarının uzun dönemde ortaya çıkan etkileri dikkat çekmeye başladı. Konu ile ilgili çok sayıda makale yayınlanmıştır. Dünya çapında bilinirliği olan Holistik Veteriner Hekim Dr. Karen Becker, bir yazısında; hastalarında artan hipotroidizm vakalarının dikkatini çektiğini ve bunların erken kısırlaştırılan köpekler olduğunu belirtiyor. Bir başka çalışmada; kısırlaştırılmış köpeklerin sadece % 23’ünün yaşam sürelerinin biraz uzadığı ifade ediliyor.

Bazı olumlu durumlara karşın, kısırlaştırılmış köpeklerde obesite, kalça dispilazisi, çapraz bağ hastalıkları, lemfoma, mast hücre tümörleri, kemik tümörleri, idrar tutamama gibi durumların belli oranlarda arttığı saptanmıştır. Burada kısırlaştırma yaşının önemli olabileceği belirtilmektedir.

Kısırlaştırma operasyonları sonrasında davranışlar üzerine de birtakım etkiler oluşur. Bu etkileri araştırmak için çok sayıda araştırma yapılmış ve sonuçlar hakemli dergilerde yayınlanmıştır. Konu ile ilgili altı farklı çalışmada ortaya çıkan benzer sonuçları paylaşmak istiyorum. Bu çalışmalarda toplamda 25 bin 350 adet köpeğin kısırlaştırılma sonrası davranışları değerlendirilmiştir.

Kısırlaştırılmış erkek köpeklerde; erkek köpekler arası agresyon ve idrarla işaretleme davranışı %60 oranında azalmış. Operasyon öncesi korku temelli veya bölgesel saldırganlık davranışı olan köpeklerde operasyondan sonra bir fark görülmemiş.

Kısırlaştırılmış erkek veya dişi bütün köpeklerde ortak olarak görülen davranışlar;, havlamalarda artış, yabancılara yönelik saldırıların artması, insanlardan korkma, dokunmaya karşı duyarlılığın artması, köpekler arası saldırganlığın artması (özellikle dişilerde) aşırı yalanma, dışkı yeme ve yiyecek çalma şeklinde sıralanmıştır.

Kısırlaştırmalarla ilgili olarak bir Theriogenoloji Profesörü olan Michelle Anne Kutzer bir makalesinde şöyle yazıyor:

“Gonadektomize (klasik yöntemle kısırlaştırılmış) köpeklerde; obezite, idrar kaçırma, sidik kesesi taşları,çeşitli kanserler, atopik dermatit, otoimmün hemolitik anemi, hipoadrenokortisizm, diabetes mellitus, hipotiroidizm, imflamatuar bağırsak hastalığı, kalça dispilazisi, kranial çapraz bağ rupturu, agresif ve korkulu davranışlar, bilişsel işlev bozukluğu, prostat adenokarsinomu ve sidik kesesi kanserleri insidansı artmıştır. Gelişimini tamamlamadan kısırlaştırılan büyük ırk köpeklerde kas iskelet sistemi hastalıkları artmıştır.”

Özetle kısırlaştırmalar, endokrin bozulmalara, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, metabolizmada değişikliklere, kronik hastalıklara ve davranış sorunlarına neden olabilir. Bu durumların tedavileri optimal sağlığı geri getirmez.

Köpeklerin (hatta kedilerin) davranış sorunu var diye kısırlaştırılmaları ne yazık ki yaygın yapılan hatalardan biridir. Böylece yeni problemler yaratılmış oluyor. Özellikle dişilerde. Kısırlaştırmalara yaklaşımlarımızı tekrar gözden geçirmek zorundayız. Erken kısırlaştırmaların çok zararlı olduğunu biliyoruz. O zaman şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; kısırlaştırma ne kadar geç, o kadar iyi. Ayrıca dişilerde mutlaka anöstrus döneminde yapılmalı.

* 26 Şubat 2022 Gazete Zebra