Tarım ve hayvancılık bir ülke için hayati öneme sahip stratejik konulardır. Tarım hayvancılığı, hayvancılık gelecek nesilleri ve insanlığı besler. Kendi gıdasını hele ki kendi hayvansal gıdasını üreten hatta ihraç eden ülkelerin güçlü olacağı bir gelecek bizi bekliyor. Bunun farkında olan ülkeler üreticisi ve tarım arazisini koruyabilmek hatta arttırabilmek için her türlü önlemi alıyor.
Artan maliyetler tarım ve hayvancılıkta uzun süredir tehlike çanlarının çalmasına neden olur. Ve artık bu sese kulak verip acilen önlemlerimizi almamız şart. Artan maliyetler sonucu üreticiler zor durumda.
Gerçekten kendi gıdasını üreten bir ülke olmak için önce üreticimizi korumamız lazım. Özellikle süt üreticileri bu konuda kritik öneme sahip. Çünkü süt ineklerinin olmadığı yerde hayvancılığın ham maddesi olan buzağılar olmaz. Süt ineklerinin olmadığı yerde süt olmaz. Sütün olmadığı yerde sağlıklı nesiller yetiştirilemez.
Tarım ve hayvancılık konusunda gelişmiş ülkelere baktığımızda kendi çiftçi ve üreticisini koruyabilmek, üretimden gelen gücünü sağlamlaştırabilmek adına bir takım önlemler alıyor. Burada süt yem paritesi önemli bir dengeyi oluşturuyor. Ne olursa olsun gelişmiş ülkelerde bu parite 1,5’un altına düşmüyor. Yani üreticinin ürettiği 1 litre süte karşılık 1,5 kg yem alması devlet tarafından garantileniyor. Ancak ülkemizde bu oran 0,75 e kadar gerilemiş durumda. Biraz daha açmak gerekirse üretici 1 litre çiğ sütü 4 lira 50 kuruştan satarken, o sütü üretmek için kullandığı 1 kg yemi 6 lira 20 kuruştan alıyor. Yani zarar ediyor. Uzun zamandır da böyle devam ediyor. Bu sadece yem fiyatları karşısındaki değer kaybı. Mazot, elektrik gibi diğer girdilerdeki artışlarda eklendiğinde durum daha vahim bir hal alıyor. Çiğ süt için verilen destek 20 kuruş. Bu süt üreticisini teşvik edecek bir düzeye çıkarılmalı çıkarılmalı ki süt üretimi artsın ve bunun yanında besi hayvancılığına kaynak sağlayacak buzağı sayısı da yükselsin, insanların hayvansal gıdaya ulaşımı kolaylaşsın. Artık yetkin olmayan kişilerin ve kurumların yaptığı, ülke kaynaklarının heba edildiği, veteriner hekimin kontrolünde olmayan tohumlama işlemlerinden vazgeçilmelidir. Yerli hayvan ırklarımızı da güçlendirecek ıslah projelerinin veteriner hekimler tarafından bilimin ışığında yapılması sağlanmalıdır.
Özellikle gelişmiş ülkelerde olduğu gibi hayvancılığın can damarlarından olan aile işletmeleri desteklenmelidir.
Aile ve sosyal politikalar bakanlığı verilerine göre 2022 yılında geçen seneye göre devlet yardımı alan kişi sayısı 2,5 kat artarak 11 milyon 370 olarak hesaplandı. Sadece bu veri bile durumun vahametini açıklıyor aslında. Üretici ve tüketiciyi koruyacak doğru tarım ve hayvancılık politikaları uygulamaya geçirmediğimiz sürece tehlike daha da büyüyecek.
Unutmamalıdır ki her kesilen inek sadece ülke hayvancılığının sonunu hazırlamıyor, geleceğimizi tehlikeye atıyor, geleceğimiz olan çocuklarımızın sağlıklı beslenmesini imkansız hale getiriyor. Bu gidişata son vermek bir var olma meselesidir.
Bilsay Kanat
Serbest Veteriner Hekimler Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı