Bir televizyon kanalında yayınlanan programda sahipsiz hayvan sorunu tartışıldı. Tartışmada tabii ki yine Veteriner Hekimlere yer verilmedi.
Güvenli Sokaklar Derneği (GÜSODER) temsilcisi ve Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) temsilcisi sahipsiz hayvan sorununun tartışıldığı bu programa konuk oldu. Bir taraf sokaktan köpeklerin toplanması yönünde fikirler beyan ederken, diğer taraf kısırlaştırma yoluyla popülasyonun azaltılması yönünde görüşlerini savundular. Program sunucusu da dâhil olmak üzere sorun veteriner hekimler, belediye ve kamu minvalinde yol aldı. Ama programda en büyük yanlış konunun esas uzmanı bir Veteriner Hekim olmamasıydı. Sizler de fark etmişsinizdir ki bu tür TV programlarında, uzmanlar dışında her grup ile konuşulur, sorun tartışılır ama hiçbir zaman sonuca varılmaz. Ne yazık ki rating kaygısı bunu gerektirir.
ABD’de her yıl ortalama 4 milyon insanın köpekler tarafından ısırıldığını söylerken; orada hayvanlarla nasıl yaşanacağına dair eğitim müfredatına konular konulduğunu da belirttiler. Bizde de böyle bir müfredat olmasını savundular. İyi ki ABD’de müfredatta bu konular işleniyor, işlenmezse ısırılan insan sayısı kim bilir kaç milyon olur? Bu arada köpeklerinde (en azından bir kısmının) eğitildiğini unutmamak lazım. Köpek ısırmalarında saldıran köpek mi? Yoksa insan davranışları mı köpekleri saldırmaya teşvik ediyor bunların hepsi muğlâk.
Köpeklerin aç kalırsa daha çok saldırganlaşacağını belirttiler. Programda bu konu da işlendi. Köpek saldırılarının olduğu görüntüleri yayınlarda gösterdiler. O görüntülerde açlıktan kırılan köpekler değil bilakis gayet fit hayvanlar saldırıyordu. İkinci bir nokta da saldırılar hep bir köpek sürüsü tarafından gerçekleştiriliyordu. Geçen yıl bu saldırılarda 27 kişinin öldüğü basında söyleniyor.
Sokaklardan köpeklerin toplanıp barınaklara kapatılması gerekliymiş mesela. İddia ettikleri hayvan sayısı 5 milyon. Bir köpeğe ömür boyu yaşayacağı 10 m2 alan verseniz 50 bin dönüm arazi ihtiyacı, yaklaşık 100 milyar TL inşaat maliyeti çıkar. Ortalama yarım kilo mamadan sadece günlük 25 bin ton mama gideri olur. Sokak hayvanı barınak ortamında bu kadar mamayı gerçekten tüketir. Ama asıl olan köpeklerin bakımevlerinde kaldığı süre 4 günü geçince ölüm oranları artmaya başlar. Süre uzadıkça ölüm oranları da yükselir. Ayrıca hayvanları barınağa kapatmak yaşatmak mıdır? Eziyet mi?
Kısırlaştırma konusunda fikirler ürettiler. Normal kısırlaştırma da köpeklerin 1 aya kadar nekahet dönemi olduğundan bahsedildi. Yeni yöntemlerde çok küçük bir kesikten yapılan ameliyatla köpeklerin hemen sokağa geri döndüğünü de söylediler. Bilimi takip etmeliymişiz. Klasik operasyon tekniklerini bilmememiz ne kadar ayıp! Kısırlaştırma yaparak problemi çözmek için; sadece bir üreme periyodunda (6 Ay) dişi köpeklerin yaklaşık 70-75 ini steril hale getirmezseniz nüfus artışını durduramazsınız. Azaltmak için ise yüzde 75 den fazlasını yapmanız gerekir. Yani 6 ay içinde 1.875.000 dişi köpek kısırlaştırılmalıdır. Sonraki dönemlerde ise popülasyondaki steril dişi hayvan oranını sabit tutmanız gereklidir. Steril hayvan oranı aşağı düşerse bu işi yapmazsanız. Bütün emek ve para çöpe gider. En başa dönersiniz. 2004-2018 yılları arasında Türkiye’ de toplam 1 milyon kedi ve köpek kısırlaştırılmış. Olayın çapını ve kaynakların nasıl heba edildiğinin de en güzel göstergesi bu.
Can alıcı vuruş program sunucusundan geldi. Tüm veteriner kliniklerine zorunlu sokak hayvanı kısırlaştırma uygulaması getirilmesi gerektiğini söyledi. Sanki bu sorunun kaynağı veteriner hekimler. Sahipsiz hayvan sorununu, fabrikaların havayı kirletmesi ya da kimyasal atık bırakması gibi bir sorun zannediyor olsa gerek. Bacandan duman çıkıyorsa filtre takma zorunluğu, kimyasal atık suyun çıkıyorsa arıtma zorunluluğu koyabilirsin. Çünkü sorunun kaynağı işletmenin faaliyetidir. Veteriner hekim muayenehanelerinin sahipsiz hayvan sorununda ne günahı var? Hangi faaliyetimiz sahipsiz hayvan sorunu yaratıyor? Biz mi salıyoruz bu köpekleri sokağa? Bizden daha çok bu konuda ne söylediğinin farkında olmayan habercilerin sokak hayvanı sorununa olumsuz katkısı var. Aslını astarını bilmeden yapılan haberler sayesinde toplumda birçok yanlış algı oluşuyor. Eğer bir grup bu sorunun çözümünde angarya çalışacaksa bizden daha çok buna sebep olan haberciler bunu hak ediyor. Her basın kartı sahibine sokak hayvanı kısırlaştırma yaptırma zorunluluğu, her medya kuruluşuna da büyüklüğü ölçüsünde bakımevi açma ve işletme zorunluluğu daha makul olmaz mıydı? Çünkü bu sorunda yalan yanlış yapılan haberlerin katkısı bizden daha çok değil mi? Ama sorumlu habercilik diye kullandığınız bir tabir var. Sorumlu habercilik mi yapmak istiyorsunuz? Bu konuda direk bize danışmanız gerekmez mi? Biz size neyin ne olduğunu anlatırız. Belki bakış açınızda bir gelişme yaratabiliriz. Belki diyorum, çünkü o gelişmeyi göreceğimizi umut etmiyorum.
Buraya kadar programdaki üç kişinin (sacayağının) doğru bildiği yanlışları, bilgi olarak konuya ne kadar uzak olduklarını birkaç örnekle açıkladım sadece. Aslında sorunun çözümleri var. Tek tek anlatmayacağım. Ama ilk adımı söyleyeceğim. Konunun gerçek anlamda yetkili ve muhatap mesleği veteriner hekimlerdir. Herkesten önce onları dinleyerek işe başlayın. Sonrası çorap söküğü gibi gelecektir.